BASINA VE KAMUOYUNA - 04.02.2021

BASINA VE KAMUOYUNA

 

Değerli meslektaşlarım, kıymetli basın mensupları;

 

Son günlerde ülkemizin en güzide üniversitelerinden birisi olan Boğaziçi Üniversitesinde yaşananları büyük bir üzüntü içerisinde takip etmekteyiz. Öncelikle belirtmek isteriz ki; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 34. Maddesinde “ Herkes, önceden izin almaksın silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkına sahiptir.”  Bu anayasal hakkın hukuki dayanak olmadan kısıtlanmasının ve akabinde kolluk tarafından yine herhangi bir dayanak olmaksızın keyfi şekilde talimalatlarla ardından gözaltına alma işlemlerinin yapılmasının demokratik hukuk devletinde asla yeri yoktur.

 

Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 10. ve 11. Maddesinin uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin birçok içtihadında “ her kanun dışı durumun toplantı ve gösteri özgürlüğüne müdahale gerekçesi olamayacağı ve bu müdahaleyi haklı gösteremeyeceği , toplantı düzenleme özgürlüğünün demokratik toplumlarda korunması gereken temel haklardan olduğu” belirtilmektedir.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 46. Maddesi ve Anayasamızın 90. ve 138. Maddeleri uyarınca bu kararlara uyulması zorunludur.

 

Ancak ülkemizdeki fiili uygulamalara baktığımızda ısrarla gerek anayasaya, gerek uluslararası sözleşmelere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmadığı, idarenin ısrarla kendi düşüncesine ve ideolojisine aykırı her hukuk kuralına bağlı olmak zorunda olmadığı düşüncesinden bir türlü kurtulamadığını görüyoruz.

 

Bu bakış açısı; ülkemizi her geçen gün demokrasiden uzaklaştırmaktadır.

Bu bakış açısı ;ülkemizde her geçen gün hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına sebebiyet vermektedir.

Bu bakış açısı; hukuk devletinden polis devletine evrilmemize sebebiyet vermektedir.

Bu bakış açısı; ülkemizde ifade özgürlüğünün yok edilmesine sebebiyet vermektedir. 

Bu bakış açısı; maalesef ülkemizi her geçen gün karanlığa sürüklemektedir.

 

Ülkemizin en zeki gençlerinin okuduğu Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin  ve akademisyenlerinin haklı ve meşru protestosuna karşı bu haklı protestoyu meşru zeminden çıkartmak ve toplumsal desteği kırmak adına alışık olduğumuz usullerle araya provakatörlerin sokulması karşısında, devleti yönetenlerin provakatörleri tespit ederek yaptırım uygulaması beklenirken tek amacı üniversitesine sahip çıkan öğrencilerimizin genelinin terörist ilan edilmesi asla ve asla kabul edilemez.

 

Maalesef ülkemizde idarenin işlem ve eylemlerini onaylamayan herkes kolay bir şekilde terörist ilan edilmektedir. Bu kutuplaşma politikası ülkemize fayda değil, aksine zarar vermektedir. Yönetenlerin tüm toplumu kucaklayıcı olması beklenirken aksine toplumu kutuplaştırmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

 

Biz hukukçular, tarih boyunca mazlumların hak arayışı mücadelesinde en ön safta yer aldık. En ön safta hukuku savunurken kaybetmekten korkmadık! Hukuk devletinin, cumhuriyetin kazanımı olan gençlerin demokratik dik duruşu tarihi bir mücadeledir. Onurumuz olan cübbemiz, hukuksuzluğa uğrayanlara kalkan olmaya devam edecektir. Ses çıkartmak, itiraz etmek, fikirlerini açıklamak demokratik toplumun olmazsa olmazıdır. Ses çıkartan, itiraz eden, fikirlerini açıklayan olmadıkça demokratik toplumdan bahsetmemiz mümkün değildir. Bu yüzden hukuka bağlı kalacağımıza ettiğimiz yeminle, evrensel hukuk düzleminde meşru olan her sese, her itiraza, her fikre sahip çıkacağız. Sahip çıkmak zorundayız.

 

Yönetenleri hukuka saygılı olmaya ve üniversitenin taleplerine seyirci kalmamaya davet ediyoruz. Saygılarımla….

 

                                                                                                                                                                           Av.Mustafa ELAGÖZ

                                                                                                                                                                         Eskişehir Baro Başkanı

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım