ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANLIĞINDAN TAKSİM GEZİ PARKINDAKİ DİRENİŞE ESKİŞEHİR'DE DESTEK VEREN İKİ MESLEKTAŞIMIZIN COPLANARAK YARALANMASINA KARŞI VE GENEL OLARAK OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLDİĞİ BASIN AÇIKLAMASI(03.06.2013)
".....HUKUK DEVLETİNİN YOK EDİLDİĞİ BİR ÜLKEDE HALKIN ZULME VE ADALETSİZLİĞE KARŞI DİRENME HAKKI VARDIR...."
Taksim Gezi Parkını koruma amaçlı eylem polislerin sert müdahalesi sonucu önce İstanbul'da ve sonrasında bir çok ilimizde hatta şu anda yabancı ülkelerde iktidar karşıtı toplumsal bir direnişe dönüşmüş olup olaylar gittikçe yayılmaktadır. Olaylarda binlerce yurttaşımıza karşı orantısız güç kullanılmış, biber gazı sıkılmış, gaz bombası atılmıştır. Binlerce yurttaşımız ,bazıları ağır olmak üzere olaylarda yaralanmıştır. Talep hükümetin istifasıdır.
Bu direnişe destek amacıyla Eskişehir'de 31 Mayıs 2013'te düzenlenen gösteride polis göstericilere yine orantısız güç kullanmış sayısı yüzleri bulan göstericileri coplayarak yaralamış, biber gazı sıkmıştır.Bu olayda Av.Alper Can AYKAÇ adlı meslektaşımız ensesine, başına, yüzüne ve vücudunun çeşitli yaklaşık 30 cop darbesi almış ve ağır şekilde yaralanmıştır. Av.Ayşegül KUMAŞ da vücudunun çeşitli yerlerine cop darbeleri almıştır. Her iki meslektaşımızın da tevadisi sürmektedir.
Gerek meslektaşlarımıza gerekse diğer vatandaşlarımıza karşı bu şekilde orantısız güç kullanılmasını, tazyikli su ve biber gazı sıkılmasını, gaz bombası atılmasını Eskişehir Barosu olarak kınıyoruz. Orantısız güç kullanılması TCK'da kasten yaralama suçu olarak düzenlenmiştir. Orantısız güç kullanımının idari boyutu da vardır. İdare bu eylemleri ile ağır kusurludur ve mağdur olanların maddi-manevi tazminat davası açma hakkı vardır. Hiçbir polis emir almadan bu eylemleri yapamaz. Dolayısıyla sadece orantısız gücü kullanan polisler değil bu emri verenler de sorumludur ve gereğini Cumhuriyet Savcıları yapmak zorundadır. Hukuk Devletinin gereği budur. Polislere ve onlara bu emri verenlere sesleniyoruz. Şiddet maalesef şiddeti doğurmaktadır. Demokratik haklarını kullanın yurttaşlarımıza orantısız güç kullanmayın, şiddet uygulamayın , cop kullanmayın, biber gazı, tazyikli su sıkmayın, gaz bombası atmayın.
Eskişehir Barosu olarak meslektaşlarımıza yapılan bu ağır saldırının takipçisi olacağız ve meslektaşlarımıza sahip çıkacağız. Olaylarda mağdur olan diğer yurttaşlarımıza da Eskişehir Barosu olarak hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunma ve koruma görevimiz çerçevesinde destek verilmiş olup bu desteğimiz devam edecektir. Barolar halkın avukatıdır. Avukatlar da toplumsal savunmanın temsilcileridirler.
Taksim gezi parkı ile ilgili yürütmeyi durdurma kararına rağmen iktidar temsilcilerinin ısrarla oraya Topçu Kışlası ve AVM yapılacağını söylemeleri olayları bu noktaya getirmiştir. Topçu kışlası 31 Mart gerici ayaklanmanın sembolüdür. İktidarın bu konudaki ısrarı düşündürücüdür.
Ulusal basın ve medya bu konuda çok kötü bir sınav vermiştir. Birkaç televizyon kanalı ve gazete hariç Türkiye'de hiçbir şey olmamış gibi rutin haberlere devam edilmiştir. Bu nitelikteki basın organları ve medya bir kez daha bağımsız, özgür olmadıklarını ve yandaş olduklarını kanıtlamışlardır. Gerçekleri saklayarak halkın haber almasını engellemişlerdir.
Olayların bir gezi parkı direnişini aşması ve bu boyutlara gelmesinin sebebi iktidarın yıllar içersinde halkın tahammül sınırlarını zorlayıcı işlem ve eylemleridir. Hukuk Devletinin yok edildiği bir ülkede halkın zulme ve adaletsizliğe karşı direnme hakkı vardır. Çünkü adalet devletin temelidir.Adalete dayanmayan bir devlet meşruiyetini ve varlık sebebini kaybetmiştir.
Milli bayramların halk nezdinde ve stadyumlarda kutlanmasının yasaklanması, 4+4+4'ler, kindar nesiller yetiştirme projeleri , Atatürk'ün devletin resmi organlarının internet sitesinden silinmesi, TC.ibarelerinin kaldırılması, ananı da al git, iki sarhoşun yaptığı yasa, şehitlere kelle, bir kaç Mehmet söylemleri,demokrasinin tramvaya benzetilerek bir araç olarak görülmesi, halkın ne içeceğine , doğuracağı çocuk sayısına kadar karışılması, hukuk devletinin , laik devletin yok edilmesi , çıkan yasalarda referansın din olduğunun belirtilmesi , Silivri yargılamaları , herkesin telefonunun dinlendiği endişesinde olması , yabancılara topraklarımızı satmak için yasalar çıkartılması ve reklamlar yapılması, küresel sermaye lehine daha bir çok yasa çıkartılması, BOP Eşbaşkanlıkları ve sayabileceğimiz daha bir çok husus halkı son noktaya getirmiştir.Gelinen sürecin adı TEOKRATİK FAŞİZMDİR. Teokratik faşizmi yaşatan bir iktidar meşruiyetini yitirir ki bu durumda halkın zulme ve adaletsizliğe karşı direnme hakkı vardır. Ama bu hak kamu güvenliğini tehlikeye sokmadan, kamu malına zarar vermeden kullanılmalıdır. 6 gün içinde yaşananlar umuyor ve diliyoruz ki akıl ve sağduyu sahibi siyasetçiler için bir dönüm noktası olacaktır.
Kamuoyuna saygı ile sunulur.
Av.Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI