12 NİSAN 2012 TARİHLİ BASIN AÇIKLAMASI

 

CMK.250. madde kapsamında görev ve yetkili İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ve kamuoyunda  "......BALYOZ..." olarak bilinen davada yargılanan sanıkların avukatlarının usulle ilgili taleplerinin yerine getirilmemesi sonucu savunma hakkının ihlal edildiğine yönelik  yakınmalar ve sonrasında Mahkeme'nin avukatları  duruşma salonundan dışarı çıkartma kararı vermesi  ile  meslektaşlarımız  cüppelerini sembolik olarak  salondaki mahsus yerlerine bırakarak  dışarı çıkmak zorunda kalmışlardır.

Bu davada,   kamuoyuna yansıdığı şekliyle ,  delillerin tartışılması  bölümü  yani bir usul kesiti atlanmış ve Cumhuriyet Savcısı tarafından esas hakkında  görüş bildirilmiş, sanık avukatları özellikle dosyadaki CD'lerin sahte olduğunu kanıtlayacak bilirkişi incelemesi yapılmaması karşısında Mahkemeye  bu açık usul kuralını hatırlatmak zorunda kalmışlar , yani  görevleri olan savunmayı yapmışlar ,fakat sonuçta duruşma salonundan dışarı çıkartılmışlardır. 

Yaşanan tüm bu hukuka aykırılıkları meslektaşlarımız   tutanak altına almış ve İstanbul Barosuna gereğinin  yapılması için başvurulmuştur.  Tutanaklarda,  kamuoyuna yansıdığı şekliyle , Mahkeme Başkanının kolluktan da yararlanarak avukatları salon dışına çıkartma girişimine dair talimatların  ;  ".........bunun karşılığı size mahkemelerden gelir..."  gibi  gözdağı niteliğinde tüm avukatları hedef alan ifadelerin   yer aldığı bilinmektedir

Gelişen olaylara sessiz kalması beklenmeyen,  zaten yasanın  açık düzenlemeleri  ile sessiz kalması mümkün bulunmayan İstanbul  Barosu Başkanı Av.Ümit KOCASAKAL ve  tüm Yönetim Kurulu üyeleri , sırf Adil Yargılamanın temini  ve   üyelerine  avukatların hak ettiği saygınlığın gösterilmesini sağlamak  amacıyla 6.4.2012 günü   bizzat Mahkemeye giderek dilekçe sunmaları  sonrası Mahkeme Savcısı tarafından Baro Başkanı ve tüm Yönetim Kurulu  Üyeleri hakkında ".....Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs..." iddiası ile suç duyurusunda bulunulmuştur.

--- TCK. 6/1-d maddesine göre ".avukat ( tıpkı yargıç ve savcı gibi)  yargı görevi  gören bir unsurdur..."   ;

 1136 sayılı Avukatlık Kanununun ;

1. md.si    "...........avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.........."   demektedir.

 76. maddesi   "....Baroların ......meslek düzenini,ahlakını,saygınlığını, hukukun üstünlüğünü.... insan haklarını.,savunmak ve korumakla görevli........" olduğunu düzenlemektedir  

95. maddesi  Baro Yönetim Kuruluna çok açık görevler veriyor ,bu maddeye göre Baro Yönetim Kurulu  ".... avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını,mesleğin,adalet amaçlarına uygun olarak bağılılık ve onurla yapılmasını..........mesleki ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve meslek görevlerinin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idari girişimlerde bulunmak......... hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak.... "  zorundadır.

 97. maddesi ise Baro Başkanına özel bir görev veriyor, bu maddeye göre Baro Başkanı "............meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgiyi işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve   konuda doğrudan doğruya veya dolayısıyla kendini görev zorlayan hususları  yapmak...."  zorundadır.

İstanbul Barosu Başkan  ve Yönetim Kurulu da  savunmanın ve avukatların yok sayıldığı bir durumda yukarıda ayrıntılarını belirttiğimiz yasal düzenlemelerin   açıkça verdiği bu  görevlerini yerine getirmek  istemiş ve  aslında  BAROLARIN NEDEN VAR OLDUĞUNUN EN GÜZEL CEVABINI VERMİŞTİR.

Diğer taraftan  İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin yaptığı işlem ve eylemler suç da  değildir.  TCK.288. madde  maddi ceza hukuku bağlamında düşünülmelidir. Eylem,  davanın esasına,  sonucuna etki eden nitelikte değildir. İstanbul Barosunun Mahkemeye hitaben verdiği dilekçede davanın esası , kararın hangi yönde olması gerektiğine dair  hiçbir beyan  bulunmamaktadır. İstanbul Barosu  sadece savunmayı  savunmuştur.

Adil Yargılama bir usul kurumudur. Adil  bir yargılama yapılmadığı takdirde  çıkan kararın da adil olmasını  bekleyemeyiz. Savunmanın  ve onun temsilcisi  olan avukatın  şekli unsur olarak görüldüğü,   avukatın olmadığı , yok sayıldığı , usulle ilgili çok önemli  haklı ve meşru taleplerinin dikkate alınmadığı bir yargılamanın Adil olduğunu söylemek mümkün değildir. Böyle bir yargılamanın sonucu verilen karar da keza Adil olamayacaktır. Bir Mahkemeye usulle ilgili çok önemli olan bu hususların hatırlatılmasının yani  ADİL YARGILAMA YAPILMASINI İSTEMENİN  Adil  Yargılamayı Etkilemeye teşebbüs  suçunu  oluşturduğu iddiasının hukuksal açıklaması olamaz.

Ama Baroları ve avukatları bu suç duyuruları yıldıramaz.  Dünyanın en büyük Barosunun Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında yapılan hukuka aykırı işlemleri genel anlamda savunmaya karşı yapılmış olarak değerlendiriyoruz.  Barolar ve Avukatlar, sonuç ne olursa  yaşanan hukuksuzlukları ortaya çıkarmak ve bunlarla mücadele etmek azim ve kararlılığından asla taviz vermeyeceklerdir.

Hukukun Üstünlüğünü egemen kılmak için mücadele eden  binlerce  avukatın  Hukuk Devletinden , savunmadan gelen  gücünü , farkında olmayanlara, olmak istemeyenlere  bir kez daha hatırlatıyor ve  avukatların  topyekün kenetlerek bu gücü kullanmaktan  çekinmeyeceklerinin bilinmesini istiyor, Eskişehir Barosu olarak savunmayı savunmak zorunda kalan  dünyanın en büyük Barosu ile tam bir dayanışma içinde  olduğumuzu beyan ve ilan ediyoruz.

…KAMUOYUNA SAYGIYLA SUNULUR. 12.04.2012

Av. Rıza ÖZTEKİN

ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI 

 

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım