CMK.250. madde kapsamında görev ve yetkili İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan ve kamuoyunda "......BALYOZ..." olarak bilinen davada yargılanan sanıkların avukatlarının usulle ilgili taleplerinin yerine getirilmemesi sonucu savunma hakkının ihlal edildiğine yönelik yakınmalar ve sonrasında Mahkeme'nin avukatları duruşma salonundan dışarı çıkartma kararı vermesi ile meslektaşlarımız cüppelerini sembolik olarak salondaki mahsus yerlerine bırakarak dışarı çıkmak zorunda kalmışlardır.
Bu davada, kamuoyuna yansıdığı şekliyle , delillerin tartışılması bölümü yani bir usul kesiti atlanmış ve Cumhuriyet Savcısı tarafından esas hakkında görüş bildirilmiş, sanık avukatları özellikle dosyadaki CD'lerin sahte olduğunu kanıtlayacak bilirkişi incelemesi yapılmaması karşısında Mahkemeye bu açık usul kuralını hatırlatmak zorunda kalmışlar , yani görevleri olan savunmayı yapmışlar ,fakat sonuçta duruşma salonundan dışarı çıkartılmışlardır.
Yaşanan tüm bu hukuka aykırılıkları meslektaşlarımız tutanak altına almış ve İstanbul Barosuna gereğinin yapılması için başvurulmuştur. Tutanaklarda, kamuoyuna yansıdığı şekliyle , Mahkeme Başkanının kolluktan da yararlanarak avukatları salon dışına çıkartma girişimine dair talimatların ; ".........bunun karşılığı size mahkemelerden gelir..." gibi gözdağı niteliğinde tüm avukatları hedef alan ifadelerin yer aldığı bilinmektedir
Gelişen olaylara sessiz kalması beklenmeyen, zaten yasanın açık düzenlemeleri ile sessiz kalması mümkün bulunmayan İstanbul Barosu Başkanı Av.Ümit KOCASAKAL ve tüm Yönetim Kurulu üyeleri , sırf Adil Yargılamanın temini ve üyelerine avukatların hak ettiği saygınlığın gösterilmesini sağlamak amacıyla 6.4.2012 günü bizzat Mahkemeye giderek dilekçe sunmaları sonrası Mahkeme Savcısı tarafından Baro Başkanı ve tüm Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında ".....Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs..." iddiası ile suç duyurusunda bulunulmuştur.
--- TCK. 6/1-d maddesine göre ".avukat ( tıpkı yargıç ve savcı gibi) yargı görevi gören bir unsurdur..." ;
1136 sayılı Avukatlık Kanununun ;
1. md.si "...........avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.........." demektedir.
76. maddesi "....Baroların ......meslek düzenini,ahlakını,saygınlığını, hukukun üstünlüğünü.... insan haklarını.,savunmak ve korumakla görevli........" olduğunu düzenlemektedir
95. maddesi Baro Yönetim Kuruluna çok açık görevler veriyor ,bu maddeye göre Baro Yönetim Kurulu ".... avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını,mesleğin,adalet amaçlarına uygun olarak bağılılık ve onurla yapılmasını..........mesleki ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve meslek görevlerinin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idari girişimlerde bulunmak......... hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak.... " zorundadır.
97. maddesi ise Baro Başkanına özel bir görev veriyor, bu maddeye göre Baro Başkanı "............meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgiyi işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve konuda doğrudan doğruya veya dolayısıyla kendini görev zorlayan hususları yapmak...." zorundadır.
İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu da savunmanın ve avukatların yok sayıldığı bir durumda yukarıda ayrıntılarını belirttiğimiz yasal düzenlemelerin açıkça verdiği bu görevlerini yerine getirmek istemiş ve aslında BAROLARIN NEDEN VAR OLDUĞUNUN EN GÜZEL CEVABINI VERMİŞTİR.
Diğer taraftan İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin yaptığı işlem ve eylemler suç da değildir. TCK.288. madde maddi ceza hukuku bağlamında düşünülmelidir. Eylem, davanın esasına, sonucuna etki eden nitelikte değildir. İstanbul Barosunun Mahkemeye hitaben verdiği dilekçede davanın esası , kararın hangi yönde olması gerektiğine dair hiçbir beyan bulunmamaktadır. İstanbul Barosu sadece savunmayı savunmuştur.
Adil Yargılama bir usul kurumudur. Adil bir yargılama yapılmadığı takdirde çıkan kararın da adil olmasını bekleyemeyiz. Savunmanın ve onun temsilcisi olan avukatın şekli unsur olarak görüldüğü, avukatın olmadığı , yok sayıldığı , usulle ilgili çok önemli haklı ve meşru taleplerinin dikkate alınmadığı bir yargılamanın Adil olduğunu söylemek mümkün değildir. Böyle bir yargılamanın sonucu verilen karar da keza Adil olamayacaktır. Bir Mahkemeye usulle ilgili çok önemli olan bu hususların hatırlatılmasının yani ADİL YARGILAMA YAPILMASINI İSTEMENİN Adil Yargılamayı Etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturduğu iddiasının hukuksal açıklaması olamaz.
Ama Baroları ve avukatları bu suç duyuruları yıldıramaz. Dünyanın en büyük Barosunun Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında yapılan hukuka aykırı işlemleri genel anlamda savunmaya karşı yapılmış olarak değerlendiriyoruz. Barolar ve Avukatlar, sonuç ne olursa yaşanan hukuksuzlukları ortaya çıkarmak ve bunlarla mücadele etmek azim ve kararlılığından asla taviz vermeyeceklerdir.
Hukukun Üstünlüğünü egemen kılmak için mücadele eden binlerce avukatın Hukuk Devletinden , savunmadan gelen gücünü , farkında olmayanlara, olmak istemeyenlere bir kez daha hatırlatıyor ve avukatların topyekün kenetlerek bu gücü kullanmaktan çekinmeyeceklerinin bilinmesini istiyor, Eskişehir Barosu olarak savunmayı savunmak zorunda kalan dünyanın en büyük Barosu ile tam bir dayanışma içinde olduğumuzu beyan ve ilan ediyoruz.
…KAMUOYUNA SAYGIYLA SUNULUR. 12.04.2012
Av. Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI