13 Şubat 2012 Tarihli Baro Başkanımızın "MİT GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI" ile ilgili Basın Açıklaması

 


ÇÖZÜM KİŞİYE ÖZEL YASA ÇIKARTMAK DEĞİL ÖZEL YETKİLİ MAHKEME VE YARGILAMA USULLERİNİ KALDIRMAKTIR

 

Bilindiği gibi KCK Yapılanması kapsamında İstanbul Özel Görevli Savcısı; halihazırdaki MİT Müsteşarı ve aralarında eski MİT Müsteşarı ile Yardımcısının da bulunduğu 4 MİT görevlisini şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırmış, ilgililer 2937 Sayılı MİT Kanununun 26. Maddesine dayanarak gereğini yapmayacaklarını beyan edince, şu anki MİT Müsteşarı hakkında talimatla ifade alma, diğerleri hakkında da görüldüğü yerde yakalama kapsamında bir dizi önemli ve gündemi sarsan işlemler yapılmış, bu gelişmeler üzerine Savcıya dosyadan el çektirilmiş ve Savcı KCK soruşturmasından da alınmıştır. Elbette olayın boyutları çok büyüktür, deyim yerindeyse ortada bir Devlet Krizi vardır ve sonuçlarının ne olacağı da belli değildir.

 

Göreve geldiğimiz günden beri Hukuk Devletine Hukukun Üstünlüğüne Adil Yargılanma Hakkına aykırı olması nedeniyle Özel Görevli Mahkemelerin kaldırılması gerektiğini savunmuştuk. Bu Mahkemelere ve buradaki davaların dayanağı olan soruşturmalara bakan Savcılara verilen çok geniş, özel ve neredeyse sınırsız diyebileceğimiz görev ve yetkilerle Silivri’de bugüne kadar muvazzaf bir çok üst rütbeli general ve amiral ile subayın keza emekli general ve amiral ile kuvvet komutanları ve en son da Genelkurmay Başkanının tutuklandığı, 3 milletvekilimizin 2 Parti Başkanının sayısı yüzleri bulan gazetecinin ve üst düzey bürokratların da aynı şekilde tutuklandığı; tutukluluk durumunun maalesef devam ettiği hepimizce bilinmektedir.

 

En son önceki Genelkurmay Başkanı Sn. İlker BAŞBUĞ  Anayasa’nın açık hükmüne rağmen, görev ve yetki aşılarak, üstelik terör örgütü yöneticiliği gibi tüm Türk Silahlı Kuvvetlerini zan altında bırakan bir iddia ile tutuklandıktan sonra yaptığımız basın açıklamasında, bu kadar geniş ve neredeyse sınırsız olan yetkilerle bu Mahkemelerin adeta birer kara deliğe / girdaba benzediğini, kimi ne zaman nasıl içine çekeceğinin bilinmediğini, sıfat ve görevi, makamı ne olursa olsun herkesin her an sürpriz bir şekilde sorgulanabileceğini ve ardından tutuklanabileceğini belirterek acilen yapılacak yasal düzenleme ile bir kez daha bu Mahkemelerin kaldırılmasını önermiştik.

 

İlker BAŞBUĞ’un tutuklandığı gün “...Olay yargıya intikal etti…” “…Yargı çözer…” “…Yargıya güvenin…” “ …Hukuk önünde herkes eşittir…” “…Anayasa Mahkemesinde yargılansa ne değişecek…” şeklinde sözler sarf edileceğine, Özel Görevli Mahkemeler kaldırılsaydı bugün bu Devlet Krizi yaşanmayacaktı.

 

Şimdi ister istemez kamuoyu soruyor, Hukuk önünde herkes eşitse, Yargıya güvenmeliysek neden MİT soruşturmasını yürüten Savcıya dosyadan el çektirildi? Neden soruşturma devam ederken kişiye özel yasa çıkartılmak ve böylece kişilere yargı bağışıklığı getirilmek isteniyor? Bu kadar kısa sürede ne değişti de yargı güvenilmez oldu? güvenilmediği için mi ilgililerin yargılanması istenmiyor?

 

Öncelikle belirtelim ki yürürlükteki CMK.250.251. maddeleri, şüphelinin görev ve sıfatı ne olursa olsun doğrudan (yani bir soruşturma iznine gerek olmadan) Savcılarca ifadeye çağrılabileceğini düzenlemektedir. Zaten sorun da buradadır. Bu hükümle Cumhurbaşkanı hariç herkes ilgili Savcılarca doğrudan doğruya ifadeye çağırabilir, bu kadar sınırsız bir yetkinin verilmesini hukukla ve akılla izah etmek mümkün değildir. Nitekim aynı maddelere dayanarak daha önce Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman ŞANAL, MİT Erzincan Bölge Müdürü ve iki MİT mensubunu sorgulamış ve tutuklamaya sevk etmiş, Mahkemece bu kişiler de tutuklanmıştı. O zaman hiç kimse MİT Kanununun 26. maddesini ileri sürmemişti. Yani benzer bir olay daha önce yaşanmıştır ve o tarihte hiç tepki gösterilmemesi ister istemez şu anki soruşturmanın yasal dayanağının olduğunu göstermektedir.

 

Ama yasal dayanağının olması işlemin hukuka uygun yapıldığı anlamına da gelmez. Her ne kadar Başbakanlık Müsteşarı ve MİT görevlilerinin terörle mücadele adı altında terör örgütü üyeleri ile görüşmeleri için görevlendirilmelerini doğru bulmasak da o tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan kişinin ve MİT mensuplarının sürpriz bir şekilde ifadeye çağrılması ve sonrasında yakalamaya kadar giden olaylara tabi tutulmalarını da hukuka uygun bulmuyoruz, bir Savcının yetkisini bu kadar sınırsız, hatta restleşmeye kadar gidebilecek derecede kullanabilmesi gerçekten düşündürücüdür. Devletin bir geleneği, kurumların da bir saygınlığı vardır, yargı bu saygınlığın teminatı iken Özel Yetkili Mahkemeler maalesef başta TSK olmak üzere bir çok kurumun saygınlığını üstelik yargı görevi adına zedelemiş bulunmaktadır. Özel Görevli Mahkemelerin buna benzer daha önceki uygulamalarını da hukuka uygun bulmadığımızdan eleştirmiştik. Son olayın da bu kapsamda (her ne kadar şekli olarak yasal dayanağı olsa da) hukuka uygun olmadığını bir kez daha belirtmek istiyoruz.

 

Elbette meslek yaşamının çoğunu terörle mücadele ile geçiren bir Genelkurmay Başkanını terör örgütü yöneticisi şüphesi ile sorgulayıp tutuklayan ve böylece Genelkurmay Başkanının yönettiği şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerini zan altında bırakan bir oluşum, sınır tanımayacağından, gün gelecek KCK ile yani terörle mücadele kapsamında görev ifa ettiğini belirten ve bu hususta özel olarak Sayın Başbakanca görevlendirildiği belirtilen Başbakanlık Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve diğer MİT görevlilerini de KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırabilecektir.

 

2937 sayılı MİT Kanununun 26. maddesinin özel hüküm olduğu bunun uygulanması gerektiğine dair görüşe de katılmıyoruz. CMK’nın 250 ve devamı maddeleri adı üstünde “…Özel Yetkili Mahkemeleri…”düzenlemektedir ve CMK, MİT yasasına göre daha yenidir.

 

MİT Kanununun 26. maddesinde öngörülen değişiklikle o dönemde Başbakanlık Müsteşarı olan Hakan FİDAN‘ın soruşturulması, diğer şüpheliler gibi Başbakan’ın iznine tabi tutulmak istenmektedir ki bu durumu kişiye özel yasa olması gerekçesiyle Anayasa’nın 10.md.deki “…Kanun önündeki eşitliğe….” aykırı buluyoruz. Elbette soracaklardır; Kuvvet komutanları, Genelkurmay Başkanı Hakan FİDAN’dan daha az mı terörle mücadele etti, Devlete daha az mı hizmet etti, MİT için gösterilen hassasiyet ORDU için neden gösterilmedi, kriter ne? ya da 3 Milletvekili için neden bu formül düşünülmedi? Toplum vicdanının bunu kaldıracağını tahmin etmiyoruz.

 

Çözüm hiç bunlara girmeden ve Özel Görevli Mahkemelerin çok daha büyük Devlet Krizlerine yol açmasına, imkan ve fırsat verilmeden derhal kaldırılmasıdır. Bu hususta kişiye özel olarak hazırlanan ve hafta içi yasalaşması beklenen yasa teklifi derhal geri çekilmeli ve Özel Yetkili Mahkemelerin acilen kaldırılması kapsamında yeni bir yasa teklifi hazırlanarak yasalaşmasının sağlanmasıdır. Tüm toplumun beklentisi bu yöndedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

 

Av.Rıza ÖZTEKİN

ESKİŞEHİR BARO BAŞKANI

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım