13.03.2014 TARİHLİ İNSAN HAKLARI KOMİSYONU BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

Gezi Parkı eylemleri sırasında,  bir sabah bakkala ekmek almaya giden ve  polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu komaya giren ve 269 gün sonra, 11 Mart sabahı hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan Türkiye’de devlet şiddeti sonucu ölen ilk çocuk değildir.
Sivil toplum örgütlerinin raporlarına göre 1988 ile 2014 yılları arasında bizzat devlet eliyle yaşam hakları ihlal edilen çocuklarımızın sayısı 576 dır. Bu rakama yine devletin sorumluluğunda olan iş kazalarından, eğitim ortamından ve diğer çeşitli sebeplerden dolayı yitirdiğimiz çocuklarımızın sayısı eklenmemiştir.
O çocuklarımızdan biri de Mazlum Akay’dır. Mazlum Akay, tıpkı Berkin Elvan gibi mahalle bakkalına gitmiş, ancak evine dönerken polisin attığı gaz bombasıyla yaşamını yitirmiştir.
Uğur Kaymaz 12 yaşında 13 kurşunla öldürülmüştür. Gözleriyle hatırladığımız Ceylan Önkol ise roketle parçalanmıştır.
Mazlum Akay, Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Doğan Teyboğa, Umut Furkan Akçil, Ahmet İmre, Enver Turan…1988'den bu yana devletin ölümünden bizzat sorumlu olduğu çocuklarımızdan  bazılarıdır.
20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve Türkiye’ nin de taraf olduğu, Çocuk Hakları Sözleşmesine göre; bu sözleşmeye taraf olan devletler,  çocukların başta yaşam hakkı olmak üzere  sağlık, eğitim, güvenli bir çevre, dil ve kültür, katılım, güvenlik içinde ve onurlu yaşama haklarını sağlamak, korumak ve önlem almakla yükümlüdür.
Bu sözleşmenin 2. Maddesine göre ;  “Taraf devletler, bu sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler. “
6. maddesine göre  ise “ Taraf devletler her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler ve çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.
Türkiye bu sözleşmeyi ilk imzalayan ülkelerden biri olmuş ancak sözleşmenin kendisine yüklediği yükümlülükleri hiçbir şekilde yerine getirmemiştir. Yukarıdaki veriler bunun ispatıdır. Sözleşmenin açık hükümlerine rağmen kolluk kuvvetleri yıllarca çoğunlukla “ötekileştirilen” çocukların ölümüne neden olmuştur. Üstelik bu ölümlerden dolayı devlet kurumları gerekli soruşturmaların yapılması ve sorumlu kişilerin yargılanması için gereken titiz ve dikkatli çalışmaları neredeyse hiçbir olayda gerçekleştirmemiştir. Aksine bu ölümlere  hep bir bahane bulunmaya çalışılmıştır. Rokete sopayla vurdu, gaz fişeği denk geldi, terörist sanıldı, el bombasını oyuncak sandı… vs… Bu söylemler,  çocuk haklarına dayalı olarak tüm çocukları ırk, din, düşüncelerine göre ayırt etmeden koruması gereken demokratik ve insan haklarına saygılı devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
Berkin Elvan aynı zamanda Gezi eylemlerindeki polis şiddeti nedeniyle yitirdiğimiz çocuklarımızdan, gençlerimizden birisidir. Gezi eylemleri ile halkımız, herkesin barışçıl gösteriler yapma hakkına sahip olduğunu bir kez daha görmüş ve anlamıştır. Ancak bu hakkın içeriğini iktidar hala anlayamamıştır.  Son olarak yürürlüğe konulan Temel Hak ve Hürriyetlerin Genişletilmesi’ne dair hazırlanan yasada, bu toplantı ve gösterilere AIHM içtihatlarına aykırı yasaklar konulmaya çalışılmaktadır. Kamuoyuyla bir kez daha paylaşmak isteriz ki; Herkesin önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı vardır.  Gösterinin barışçıl düzlemde devam etmesini sağlamak da polisin görevidir. Polis bu hakkı bizzat ihlal eden değil, ihlali engelleyen konumunda olmalıdır. Ancak ne yazık ki polis; siyasal iktidarın da talimatıyla bu eylemlerde doğrudan taraf olmuş, anayasal demokratik hakkını kullanan vatandaşlara saldırarak, bu haklarını kullanmalarına engel olmayı kendine hak görmüştür.
Bizler Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak yeni acıların yaşanmaması için; siyasal iktidar temsilcilerinin talimat veren, polis şiddetini öven, azmettiren söylemlerine ve polis şiddetine son vermesini,  polisin ve diğer güvenlik güçlerinin şiddet içeren eylemleri sonucunda yaşamlarını yitiren çocuklarımızın, gençlerimizin faillerinin bulunmasını ve “hak ettikleri cezalarla” cezalandırılmasını istiyoruz. Ancak bu şekilde polis devletinden hukuk devletine doğru yol alacağımızı düşünüyoruz.
Tanık olduğumuz bu acı ve utanç verici olayları lanetliyor, ‘çocuklar uyurken susulur, ölürken değil’ anlayışıyla komisyon olarak üzerimize düşen her türlü görevi yerine getireceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

ESKİŞEHİR BAROSU
İNSAN HAKLARI KOMİSYONU ADINA
KOMİSYON BAŞKANI
AV. HEVAL YILDIZ KARASU

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım