Kamuoyunda 3.Yargı Reform Paketi olarak adlandırılan ve tam olarak içeriği belli olmayan sadece basına yansıdığı kadarıyla bilgi sahibi olduğumuz ileride yasalaşması beklenen taslak ile ilgili olarak ilk eleştirimiz taslağın hazırlanma sürecinde Avukatların ve Baroların katkısının alınmamasıdır. Bu aşamada taslağın tam metni dahi açıklanmadan sadece ana başlıkları biliyoruz, Oysa Yargının Kurucu Unsurlarından Bağımsız Savunmayı temsil eden Avukatların ve onların meslek örgütleri olan Baroların taslak çalışmasına fiilen katılması gerekirdi.
Hep söylediğimiz gibi Avukatı ve Baroları yok sayarak, katkılarını almayarak, yargının hiç bir şekilde hızlandırılması mümkün değildir. Bu hususta Bakanlık teşkilatındaki düşüncenin, Avukata bakışın değişmesinin gerektiğini düşünüyoruz.
Ana başlıklar halinde kamuoyuna yansıyan pakette olumlu ve olumsuz gördüğümüz hususlar vardır fakat taslağın bu haliyle beklentileri karşılamayacağını ve toplumdaki Adalet duygusunu tatmin etmeyeceğini düşünüyoruz. Özel Görevli Mahkemeler kaldırılmadan bu Mahkemelere ait özel yargılama usülleri değiştirilmeden, artık peşin cezaya dönüşen uzun tutukluluk süreleri gözden geçirilmeden, yaratılan ve gün geçtikçe daha da artan toplumsal kaygılar giderilmeden adil yargılanma hakkını somutlaştıracak adımlar atılmadan, Avukatlara en geniş şekli ile delil toplama yetkisi getirilmeden, bağımsız savunmanın önündeki engeller kaldırılmadan, Hak Arama Özgürlüğünü kısıtlayan ya da yok eden düzenlemeler değiştrilmeden keza HSYK'nın mevcut yapısındaki siyasi temsilcilerin görevi sona erdirilmeden ve daha bir çok hususta Yargının paydaşları ile görüşülerek gerçek çözümler üretilmeden bir Yargı Reformundan bahsetmek mümkün değildir.
Pakette özellikle İcra İflas Yasası ve Çek Yasasında yapılacak değişiklikler ile yargının hızlanacağından bahsedilmekte ise de alacaklıların haklarının ne olacağı, bu hususta alacaklarını hangi yolla tahsil edecekleri gözetilmemiştir. Taslak, belirtilen şekli ile yasalaşırsa alacaklıların alacaklarını yargısal yollarla alamayacaklarına dair büyük bir kaygı oluşacaktır. Bu da alacaklılardaki Adalet duygusunu zayıflatacaktır. Alacaklılar alacaklarını artık meşru yollar ile alamayacaklarını düşündüklerinde farklı hak arama yollarına gidebileceklerdir.
Özellikle çekler ile ilgili düzenlemeyi sakıncalı bulmaktayız. Alacaklılar kendilerine keşide edilen çekler ile ilgili keşidecinin ödememesi durumunda en azından ileride hapis cezasının caydırıcı olacağını düşünerek bu çeklerin karşılığında hukuki ilişkiye girmekte ve genelde mal ve hizmet satımı yapmaktadırlar. Yaratılan bu güven şimdi farklı bir boyuta dönüşmüştür. Artık çek ya da senet ile pek fazla alışveriş yapılması mümkün olmayacaktır. Bu da vadeli satışları azaltacak dolayısıyla ekonomi olumsuz yönde etkilenecektir.
Türkiye'deki tüm Ticaret Odalarını, Sanayi Odalarını, T.O.B.B.'ni bu hususta göreve çağırıyoruz. Çünkü en büyük zararı mensupları hiç bir şekilde alacaklarını tahsil edemeyerek göreceklerdir. Dolayısıyla taslağın yasalaşması engellenmelidir.
İcra İflas Yasasındaki değişikliklerde alacaklıları olumsuz etkileyecektir. Alacağın tahsilini sağlayacak çok daha fazla araç ve yöntem öngörülmesi gerekirken mevcut araçların da ortadan kaldırılması en fazla alacaklıları mağdur edecektir. Avukatlar da müvekkillerinin bu kapsamdaki alacaklarını tahsil etme noktasında çok fazla başarıya ulaşamayacağından müvekkillerinin hak arama özgürlüklerine katkıda bulunamayacaklardır.
Malesef bu durum Yargıya ve Adalete olan güveni olumsuz etkileyecek, kişilerde "Yargıya başvursam da sonuç alamıyorum" şeklindeki kaygı giderek yaygınlaşacak ve böylece Adalete olan güven sarsılacaktır. Reform olduğu ileri sürülen bir düzenleme eğer bu sonuçları doğuruyorsa Reform nitelemesini de doğru bulmamaktayız.
Pakette tutuklama ve tahliyelerde artık gerekçe yazılacağına dair düzenleme ise zaten mevcut Anayasal hükmün hatırlatılmasından başka bir şey değildir, çünkü Anayasamızın 141/3 Maddesi zaten Mahkemelerin tüm kararlarının gerekçeli olacağını düzenlemiştir. CMK'da da paralel düzenleme vardır. Endişemiz tutuklama ve tahliyelerde kullanılan klişe sözlerin biraz daha genişletilmesinden öteye gidilememesidir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi esas sorun Özel Görevli Mahkemeler ile bunların yargılama usüllerinin kaldırılmasıdır.
Bunun dışında pakette olumlu gördüğümüz düzenlemeler de vardır. Adli kontrol hükümlerinin üst sınırı beş yıla kadar olan suçlarda uygulanması tutuklu sayısının azalması demektir, sabıka kayıtlarının her halükarda otuz yıl içerisinde silinmesi önemli ve olumlu bir düzenlemedir. Yine terörle mücadele kanundaki bazı düzenlemeler, kaçak elektrik suçlarının ödeme ile şikayete bağlanması, basın yayın yolu ile ve düşünce açıklama suretiyle işlenen suçlarda ertelemeye gidilmesi, Özel Görevli Mahkemelerde kısıtlama kararına süre getirilmesi ve Avukatların savunmalarının belirli bir süre ile sınırlanamayacağı hükümler olumludur.
Ama belirttiğimiz gibi paketteki bu olumlu düzenlemeler paketin gerçek anlamda bir Reform niteliğinde olduğunu göstermemektedir.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Av. Rıza ÖZTEKİN
Eskişehir Barosu Başkan