"TEK ÇIKIŞ YOLUMUZ ATATÜRK'TÜR."
1-Adli Yıl açılışlarında yargının ve avukatların sorunları ortaya konulur ve çözüm talep edilir. Elbette kronikleşmiş birçok yargısal ve mesleki sorunumuz var. Fakat 15 Temmuz'da darbeden de öte emperyalist bir işgal provası yaşadık. Bu hain girişim başarılı olsaydı Ülkemiz işgal edilecek, iç isyan /savaş çıkacak ve muhtemelen Güneydoğu ve Doğu bölgemiz topraklarımızdan ayrılacak, kısacası parçalanacaktık ve Ülkemizi kaybedecektik. Üniter ve Ulus bir Devlet olmadan , yaşanılacak bir Ülke olmadan , Vatan Toprağı olmadan Hukuk Devletinin, Yargı Bağımsızlığının, Avukatlığın bir anlamı olmadığının bilincindeyiz. Bu sebeple kronikleşmiş binlerce sorunumuzu 2016-2017 Adli Yılını açtığımız bugün dile getirmeyeceğiz.
2-Ama bu hain girişimin sebeplerini ve bunu yaratan iklimi sorgulamadığımız ve tüm sorumlular hakkında hukuk önünde hesap sormadığımız takdirde darbe ile gerçek anlamda mücadele etmiş olamayız. Darbe zemini ; Atatürk İlke ve Devrimlerinden , Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti İlkesinden uzaklaşılmasından ve en önemlisi kadrolaşmada İktidara ve o malum yapıya sadakatle bağlı kişilerin tercih edilmesi, yani Liyakat sisteminin terk edilmesi ile oluşmuştur.
3-Sahte delil ve sahte yargılamalarla TSK'nın Atatürkçü ve yurtsever generalleri tasfiye edilmiş ve yerlerine getirilenler darbede en etkin rolü oynamıştır. FETÖ yapılanması son 10 yılda geçmiştekine oranla 10 kat daha fazla kadrolaştırılmış, özellikle TSK, Yargı ve Emniyet adeta işgal ettirilmiş, İktidar Devleti yönetmek için aldığı yetkilerin çok büyük bir bölümünü devretmiştir. Oysa Anayasa'nın 6.maddesine göre "Egemenliğin kullanılması hiçbir kişiye , sınıfa ve zümreye bırakılamaz." Anayasa'nın bu hükmünü yok sayanlar siyaseten ve hukuken bedelini ödemelidir.
4-15 Temmuz sonrası yapılan soruşturmalarda da masumiyet karinesi ve adil yargılama ilkelerinden ödün verilmemelidir. Aksi durumda bu en çok FETÖ/PDY'na yarayacaktır.Suçlu ve suçsuzu ayırabilmenin tek yolu özellikle savunmanın ve temsilcileri olan avukatların önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Savunma olmadan adil yargılama olamaz.
5-En büyük problem ise hiçbir somut delile dayanmadan bu yapı ile ilgisi olmayan binlerce yurttaşımızın gözaltı,arama, el koyma ve tutuklamalara maruz kalmasıdır. Olayın bir cadı avına döndüğü , kurunun yanında yaşın da yandığına dair kamuoyundaki olumsuz algı yayılmakta ve iktidara mensup olmayanlar kendisini potansiyel olarak tehlikede görmektedir. Bir diğer algı ise İktidara yakın olanlara karşı etkin bir soruşturma yürütülmediği ve maalesef ayrım yapıldığı noktasındadır. Böyle olursa kamuoyu darbe ile gerçek anlamda mücadele edildiğine inanmayacaktır.
6-Çok ciddi bir tehlike ise darbeden hiç ders alınmaması adeta darbecilerle mücadele adı altında , OHAL KHK'ları ve diğer düzenlemeler ile Atatürk İlke Devrimlerinin , Laikliğin , Rejimin temel değerlerinin yok edilmesidir. Darbeye kalkışan yapı Laiklik karşıtıdır, Atatürk İlke ve Devrimlerine karşıdır, teokratik faşizme dayalı bir Devlet Yapısı öngörmektedir. Ne yazık ki kritik ve kilit Kadrolara yerleştirilirken yani her istedikleri verilirken darbeci malum yapının bu nitelikleri biliniyordu. Şimdi aynı hata tekrar yapılmamalı yeni paralel yapılar yaratılmamalıdır.
7-Unutulmamalıdır ki Atatürk'ün ruhu darbeyi önlemiştir. Bu ruhu taşıyanlara Devlet Kadrolarında yer vermemek ve mevcut olanları da tasfiye etmek bu Ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük ve hatta ihanet olacaktır. "Tek çıkış yolumuz Atatürk'tür." Dünyanın en büyük Devlet Adamı ve Lideri'nin kıymetini bilmeyenler , onu anlamak istemeyenler , ona inanmayanlar her zaman kaybetmeye mahkumdur.
8-Bu duygu ve düşüncelerle hukukun üstünlüğünün egemen kılınmasında vazgeçilmez bir öneme sahip olan tüm meslektaşlarımın , yargı camiasının ve tüm yurttaşlarımızın 2016-2017 Adli Yılını kutluyor, hukuk, adalet ve yargı bağımsızlığı adına somut adımların atılacağı bir Adli Yıl olmasını diliyorum. Kamuoyuna saygılarımızla.01.09.2016
Av.Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI