Dominik Cumhuriyeti’nde baskıcı siyasi iktidara karşı mücadele eden Mirabel Kardeşler'in 25 Kasım 1960 tarihinde tecavüz edilerek vahşice öldürülmesi dünyada büyük bir infial yarattı. Üç kadının uğradıkları bu şiddetle hayatlarını kaybetmeleri unutulmadı ve Birleşmiş Milletler'in aldığı kararla 25 Kasım tarihi ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü' olarak ilan edildi.
Her 25 Kasım da aynı tablo ile karşılaşıyoruz. Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın başta kocaları, babaları, sevgilileri olmak üzere erkekler tarafından öldürülüyor ve bu cinayetler giderek vahşileşiyor. Yüzlerce kadın ve kız çocuğu tecavüze uğruyor, cinsel taciz tehdidi altında hayatlarını sürdürüyor. Basına yansıyan verilere göre 2015 yılında Kasım ayına kadar geçen sürede 236 kadın öldürüldü, 112 kadın ise tecavüze maruz bırakıldı.
Son olarak Samsunda Dr. Aynur Dağdemir sekreterinin eski eşi Yusuf Demirbaş tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Dr.Aynur Dağdemir’i aramızdan alan bu şiddet, şiddete karşı dayanışma içinde olan kadınlara da bir tehdit içeriyor: “şiddete karşı dayanışırsanız da ölürsünüz”. Şiddet kadınları adliye kapısında, işyerinde, evde, yolda her yerde kuşatıyor.
İstanbul Sözleşmesi gibi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde devletlere ciddi yükümlülükler getiren uluslararası sözleşmeler imzalanıyor ve ancak uygulanmıyor. Kadınların büyük bir çoğunluğu kadın düşmanı ve erkek dostu toplumsal düzen nedeniyle şiddete uğradıklarında devlet mekanizmalarına başvurmuyor. Bir şekilde cesaretini toplayıp başvurabilen kadınlarsa karşılarında şiddet uygulayan erkeği değil kadını suçlayan ve yargılayan polisler, savcılar, hakimler buluyor. Katilleri ve tecavüzcüleri desteklemek için elinden geleni ardına koymayan eril sistem, mahkemelerde olmadık “rıza”yı bir şekilde buluyor, akıl almayacak bahanelerle haksız tahrik indirimleri uygulamakla kalmıyor, nasılsa artık “saygın” olduklarına hükmederek katil ve tecavüzcü erkeklere “iyi hal” indirimi verebiliyor. Ancak aynı indirimler hayatlarını savunmak için meşru müdafaa hakkını kullanarak karşısındaki öldürmeye mecbur kalan Nevin YILDIRIM gibi kadınlar için uygulanmıyor.
Engelli olan kadınlar çoğunlukla tanıdıkları hatta aile fertlerinden olan erkeklerin cinsel şiddetine maruz bırakılıyor. Engelli kadınların şiddete uğradıklarında ulaşabilecekleri hiçbir kurum ya da mekanizma engellilerin erişebileceği şekilde düzenlenmiş değil.
Güvencesiz işlerde çalışan, Fatma Doğan gibi mevsimlik tarım işçicisi, tekstil işçisi, orman işçisi kadınları artan iş cinayetlerinde kaybediyoruz. Sadece 2015 Eylül ayında 17 kadın iş cinayeti sonucu yaşamını yitirdi.
Kadın düşmanı söylem gündelik yaşamda “kadın gibi yaşayacağıma erkek gibi ölürüm” sözüyle, Galatasaray- Fenerbahçe maçında kadın mankene Galatasaray forması giydirilip yakılmasıyla, kamu emekçilerinin toplu görüşmesinde kadınların taleplerini dile getirmek isteyen KESK Kadın Sekreterinin konuşmasının engellenmesiyle, kadın vekillere yönelik saldırılarla, işten çıkarmalarla devam ediyor.
Buradan yitirdiğimiz kadınlara bir söz veriyoruz; kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin Eskişehir’de takipçisi olmaya devam edeceğiz. Yaşasın kadın dayanışması!
ESKİŞEHİR BAROSU KADIN HUKUKU KOMİSYONU"