5
HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Çevre
hakkı uluslararası düzeyde ve ilk kez Birleşmiş Milletler Örgütü’nün, 1972
yılında Stockholm’de düzenlediği Birleşmiş Milletler Çevre ve İnsan
Konferansı’nda gündeme gelmiş ve 5 Haziran tarihi “Dünya Çevre Günü” olarak
kabul edilmiştir.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesinde “Sağlıklı ve dengeli bir çevrede
yaşama hakkı, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin
kirlenmesini önlemek” güvence altına alınmış olup ayrıca her yurttaşa ve
devlete çevreyi koruma ödevi de yüklenmiştir.
Dünyada
ve ülkemizde, temiz su kaynaklarımız, verimli tarım topraklarımız ve orman
varlıklarımız giderek azalmaktadır. Önümüzdeki süreçte iklim krizi daha yoğun
hissedilecek ve iklim kriziyle mücadelede hemen harekete geçilmezse geri dönüşü
olmayan bir noktaya varılacaktır. Bu gerçek karşısında gelecek nesillere
yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilmek için artık bir krize dönüşen çevre
sorunlarının çözümünde, sanayi, enerji, ulaşım, tarım ve kentleşme
politikalarının bir bütün olarak ele alınması ve harekete geçilmesi
gerekmektedir.
Covid-19
pandemisi ile çevre katliamlarının ve sorumsuzca yapılan müdahalelerin
sonuçları ile ilgili tüm dünyaya önemli bir uyarı ve ders veren
doğa, Marmara Denizi’nde hepimizi bir kez daha uyarmaktadır. Bildiğiniz
üzere Marmara Denizi geçen yıl sonundan bu yana su yüzeyini ve derinlerini
saran ve “deniz salyası” olarak adlandırılan müsilajla boğuşmaktadır. Tüm
Marmara Denizi, Kasım ayından bu yana yoğun müsilajın etkisi altındadır.
Müsilaj kapalı denizlerde doğal süreçte oluşması beklenen bir durum olsa da,
Marmara Denizi’nde yaşanan şekilde yoğun ve kalıcı olmasının birincil sebebi
maalesef kontrolsüzce denize boşaltılan “atıklar”dır. Uzmanlar denizin üstünde
gördüğümüz müsilajın aslında “buzdağının görünen kısmı” olduğunu, aslen bu
salgının denizin altında da uzayıp gittiğini ve hatta 30 metre derinliğe kadar
indiğini belirtmektedir. Bu korkunç bir tablodur.
Evsel,
endüstriyel ve tarımsal atıkların tümü doğrudan ya da dolaylı olarak Marmara
Denizi’ne gitmektedir. Marmara Denizi bu atık yükünü artık kaldıramamaktadır. Marmara
Denizi’ne arıtım yapılmadan atık boşaltımının acilen durdurulması
gerekmektedir. İklim krizini de dikkate alan yeni bir atık yönetimi
politikasının geliştirilmesi elzemdir.
Çevre
sorunları ve iklim krizi siyaset üstü bir mücadele olup, başta bilim insanları
olmak üzere, siyasetçilerin, yerel yönetimlerin, merkezi yönetimlerin, sivil
toplum örgütlerinin ve toplumun tüm dinamik kesimlerinin bir an önce uyum
içerisinde birlikte harekete geçmesi ve kendi yetki alanları içinde somut
adımlar atmaya başlaması gerekmektedir. Daha fazla rant için
doğayı hiçe sayan politikalardan vazgeçilmeli, geri dönüşü olmayan bir noktaya
varılmadan, gelecek nesillere, çocuklarımıza yaşayabilecekleri bir dünya
bırakabilmek için çevre sorunlarının çözümünde ivedi ve etkili adımlar
atılmalıdır. Bizler yarınlar için birlikte mücadele etmeye devam edeceğimizi
bildiriyor, doğayı ve yaşamı savunan herkese geç olmadan birlikte mücadele
çağrısında bulunuyoruz.
Kamuoyuna
saygıyla duyururuz.
ESKİŞEHİR
BAROSU
KENT VE ÇEVRE HUKUKU KOMİSYONU