BASIN AÇIKLAMASI
Her geçen gün artan kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri sarmalı maalesef son olarak Eskişehir Barosu mensubu avukat meslektaşımıza da sirayet etmiştir.
Üzgünüz! Öfkeliyiz!
Meslektaşımız, dün eski eşi tarafından şehrin ortasında silahlı saldırıya maruz kalmış, her iki bacağından da kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralanmıştır. Öncesinde defalarca kez almış olduğu uzaklaştırma kararları, savcılık şikayetleri, açılan ceza davaları, verilen tedbir kararları eski eş şiddetini durdurmaya yetmemiş, bu kez eski eş tarafından ateşli silahla güpegündüz yaralanmış, dahası bu şiddet, o esnada yoldan geçen ve meslektaşımıza yardımcı olmak isteyen bir vatandaşa da sirayet etmiştir. Yaşanan bu elim hadise göstermektedir ki, artık her birey sokaktan geçerken dahi şiddete maruz kalma, şiddetin mağduru ve öznesi olma riskine sahiptir.
Meslektaşımızın maruz kaldığı kadına yönelik şiddetin ülkemizde ulaştığı boyut tüm vahametiyle ortada iken ilk imzacısı ve onaylayanı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi olarak bilenen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinden” Cumhurbaşkanı tarafından bir gecede, hukuksuzca verilen çekilme kararı sonrasında; açmış olduğumuz ve Danıştay’da görülmekte olan iptal davalarının kabul edilerek bir an önce kadının en temel hakkı olan yaşam hakkının devlet eliyle ihlaline göz yumulduğu günlerin geride kalmasını diliyoruz.
Ne acıdır ki, dün olay saatinde Danıştayda İstanbul Sözleşmesinden hukuksuzca çekilmenin iptaline yönelik davanın duruşması vardı. Şahsımda olay saatinde bu duruşma salonundaydı. Akşama kadar İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin hukuki ve sosyal sonuçlarına ilişkin savunmalar yapılırken böyle bir olayın cereyan etmesi ülkemizde kadına Karşı Şiddetin artık önlenemez hale geldiğini de açıkça ortaya koymuştur.
Bir kadının şehrin ortasında, gündüz vakti eski eşi tarafından ateşli silahla yaralanması, bir kez daha İstanbul Sözleşmesine ne denli ihtiyacımızın olduğunu açıkça göstermektedir. Bugüne kadar bizler hep İstanbul Sözleşmesi Yaşatır dedik. İstanbul Sözleşmesi Yaşatır demek yalnızca bir slogandan ibaret değil kadınların yaşam mücadelesinin temel dayanağıdır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede edinilen kazanımlardan ödün verilmesi ise ülkemizde maalesef kadınların yaşam mücadelesini elinden almak demektir.
Anayasa ile güvence altına alınan en temel hak olan yaşam hakkı, her geçen gün eril zihniyet tarafından ihlal edilirken, kanunların yeterince uygulanmaması, soruşturmaların etkin olarak yürütülmemesi, devletin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi kadınları korumasız bırakmakta ve adeta yaşam haklarını ellerinden almaktadır.
Kadın cinayetlerinin ve şiddetin engellenmesi, kadına karşı şiddetle mücadele edilmesi, kadınların haklarının ve hayatlarının korunması, eşitsizliği ve ayrımcılığı ortadan kaldırarak şiddetsiz bir ortam ve yaşam hakkı sağlanması devletin temel yükümlülüğü iken kadınların temel hak ve özgürlüklerine müdahaleye göz yumulması kadınların can güven güvenliğini ve vücut dokunulmazlığını açıkça hedef haline getirmekte, cinsiyetçi söylemler potansiyel şiddet faillerine cesaret vermektedir. Ayrıca ceza yargılamalarında cezaların caydırıcılık ilkesinin artık işlevsiz hale gelmesi, özellikle son dönemde Covid gerekçesiyle haklarında mahkumiyet kararı verilenlerin neredeyse 2 yıldır cezaevine girmemesi, cezaevine girmediği her günün infazından düşmesi kişilerin özgürce suç işleyebileceği algısı, toplumda ciddi bir şiddet sarmalına sebebiyet vermektedir. Yıllarca yapılan ceza yargılamalarında suç işleyen kişilerin işledikleri suçun cezasını çekmemesi bu şiddet sarmalının temel sebeplerinden bir tanesidir. Acilen ceza infaz kanununun değişmesi ve suç faillerinin mahkemelerce verilen cezalarını cezaevlerinde geçirmeleri sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde suç olaylarının ve Kadına karşı şiddetin önlenmesi de mümkün değildir. Yasaların uygulanmaması, önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınmaması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak politikaların uygulanmaması, haksız tahrik adı altında indirimlerin uygulanması tıpkı meslektaşımızın maruz kaldığı elim olayda olduğu gibi faillere güç ve cesaret vermektedir. Onları cesaretlendiren bu ortamda “durmayacakları” kuşku götürmez bir gerçektir.
Bir kez daha ısrarla ifade etmek isteriz ki! Kadınların kazanılmış haklarını elinden almaya çalışan her türlü politikaya karşı sonuna kadar mücadele edecek, kadına karşı şiddetin önlenerek yasaların etkin ve eksiksiz uygulanması için başta meslektaşımız olmak üzere tüm kadınların hukuki mücadelesinde yanında olacağız.
Biz toplum olarak son 20 yılda ciddi bir dönüşüme uğratıldık. Çağdaşlığı ve medeniyeti kendisine şiar edilmiş bir anlayıştan Orta Doğu toplumu olma yolunda ilerleyen bir anlayışa evrilme, maalesef bugün yaşadığımız sorunların ana sebeplerinden bir tanesidir. Bu anlayış değişmediği müddetçe toplumsal sorunların artarak devam edeceği de ortadadır. Şiddet konusunda yapıldığı iddia edilen her reform çalışması toplumsal gerçeklere de uymadığından sorunlarımız artarak devam etmektedir. Öncelikle devleti yönetenlerin kadına bakış açısını değiştirmesi, kadınların erkeklerle eşit birey olduğu inancına sahip olması ve buna göre düzenlemeler yapması ve etkin bir mücadele içine girmesi temel beklentimizdir.
Eskişehir Barosu olarak meslektaşımızın sağlık durumunu ve hukuki süreci ilk andan itibaren yakından titizlikle takip etmekteyiz. Meslektaşımızın hayati tehlikesi şu an için bulunmamaktadır. Fail eski eş tutuklanmıştır. Meslektaşımıza karşı yapılan bu saldırıyı kınadığımızı, meslektaşımızın yalnız olmadığını başta Baro yönetimi olmak üzere meslektaşlarımızla birlikte sürecin her aşamasında avukat arkadaşımızın ve olayda yaralanan vatandaşımızın yanında olacağımızı kamuoyuna saygıyla duyuruyor, meslektaşımıza ve insanlık adına olaya müdahale eden ve kurşunların hedefi olan arkadaşımıza geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyoruz.
Saygılarımızla.
ESKİŞEHİR BAROSU