ESKİŞEHİR BAROSU HAYVAN HAKLARI KOMİSYONU 11.02.2014 TARİHLİ BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

09.02.2014 tarihinde bir kısım sosyal medya kuruluşlarında yayınlanan bazı görüntülerde savunmasız bir hayvanın bağırsakları dışarı çıkarılmak suretiyle işkence edildikten sonra vahşice öldürüldüğü görülmüştür. Olayın sosyal medyaya yansıması sonrası şüphelinin ismi ve adresi yine bir kısım sosyal medya sitelerinde paylaşılmıştır. Durumun vehameti karşısında Eskişehir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu olarak konu incelemeye alınarak hukuki süreçle ilgili takip başlatılmıştır. Hukukçu olmanın verdiği sorumluluk gereği, olayın ayrıntılarının araştırılması ve karara varılması dikkatli, özenli ve hakkaniyetli süreçleri gerektirmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda söz konusu süreç hukukun verdiği sınırlar dahilinde objektif bir biçimde sürdürülecektir.

Kuşkusuz bir hayvan sahibinin sadece malik olmakla bir cana dilediğini yapabilmesi ne yasal olarak ne vicdanen mümkün değildir. Savunmasız bir hayvanın bu şekilde vahşi bir eyleme süje edilmesi açık bir insanlık suçudur ve yasalar kapsamında en ağır şekilde yaptırımların uygulanması gerekmektedir.

İnsanların yaşama hakkı ve hayvanların yaşama hakkı arasında fark yoktur. Bu somut olay başta olmak üzere karşı karşıya olduğumuz vakalar 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve diğer yasal mevzuatımızın hayvanlara karşı uygulanan şiddet olayları nedeniyle kamu vicdanını rahatlatacak, caydırıcı olabilecek cezalar vermekten uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Ülkemizde maalesef her gün sayısız hayvan şiddete ve istismara uğramaktadır. Ne yazık ki Bu ülkede, kafası ezilerek, bağırsakları deşilerek öldürülen kediler, döve döve ölüme terkedilen tiner dökülüp yakılan köpekler, tecavüze uğrayan hayvanlar ve dile getirmenin dahi insana acı verdiği korkunç olayların yaşandığı bir gerçeklik ortamında yaşıyoruz. İnsanlık onuruna asla yakışmayan ve hiçbir tanımlamaya sığdırılamayacak bu gibi olaylar karşısında ilgili kurumlar ve idare tarafından gerekli ve caydırıcı yaptırımlar uygulanamamaktadır. Çünkü ülkemizde hayvan hakları, haklar sıralamalarında ne yazık ki, "yok"la "keşke hiç olmasa" arasında bir yere sıkıştırılmış durumdadır.

Özellikle hayvanlara işkence ve kötü muamelenin, kabahatler kanunu kapsamında değil ceza kanunu kapsamında değerlendirildiği uygar bir dünyada, Türkiye Yasaları, eskiden kalma alışkanlıklarla hayvanlara kötü muameleyi, kabahatler kanunu kapsamında değerlendiren, sorumluları en fazla “idari” para cezalarını arttırarak caydırmayı hedefleyen bir konumdadır. Kabahatlerin yaptırımları, genel olarak para cezalarına bağlanmış olup, caydırıcılıktan uzaktır. Hayvanlara, kasıtlı olarak kötü davranmanın, acımasız ve zalimce işlem yapmanın, hayvanları dövmenin, aç ve susuz bırakmanın, aşırı soğuğa ve/veya sıcağa maruz bırakmanın, bakımlarını ihmal etmenin, fiziksel ve psikolojik acı çektirmenin cezası, asla cüzi bir idari para cezası olamaz.

Mevzuata göre, hayvana karşı insan olmanın getirdiği güç ve ayrıcalığı kullanarak işkence edenler bu fiilleri ceza kanunu kapsamında değerlendirilmediği ve mahkemelerde yargılanmadıkları için,  işledikleri bu eylemler sabıka kaydına dahi işlenmemektedir. Fakat bütün çağdaş hukuk devletlerinde olduğu gibi hayvanlara karşı yapılan haksız ve hukuka aykırı bütün fiiller suç olarak kabul edilip ona uygun şekilde cezalandırılmalı ve kişinin sabıka kaydına işlenmelidir. Hayvanları yakan, tecavüz eden, işkenceye uğratan, zehirleyen kişiye cüz-i para cezası vererek kurtulma şansı tanımak kamu vicdanına aykırı düşeceği gibi bu potansiyeldeki insanları adeta bu suça teşvik edici bir durumdur. Yaşanan bu acı örnekteki gibi bir eylemin ceza kanunları kapsamında karşılıksız kalması asla kabul edilemez. Hayvanlara yapılan her türlü kötü davranışın, tüm uygar ülkelerde olduğu gibi, mahkemelerin yargı alanına girmesi hukuksal bir zorunluluktur. Hayvanlara karşı yapılan kötü muamelenin idari para cezası ile geçiştirilebilecek bir eylem olmadığı ve modern hukuk sistemlerinde bu değerlendirilmenin kabul edilemeyeceği açıktır.

Hayvanların canlarına ve varlıklarına yapılan ihlallere karşı kanun marifetiyle imkan ve teşvik tanınmamalıdır. Bu suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezaların da müeyyideler içinde yerini alması ve 5199 sayılı yasa kapsamında uygulanacak para cezalarının da en azından makul seviyede caydırıcılık niteliği taşıması gerekmektedir. Türk hukuk sistemimizde hayvana verilen zararlarda Ceza hukukuna dair bir yargılama ancak Hayvan, sahipli ise mümkün olmaktadır. O da mala zarar verme suçu kapsamında. Hayvan sahipsiz ise maalesef TCK kapsamında bile yargılanamamaktadır. Yani sahipsiz hayvanın, “eşya kadar bile” değeri yoktur. Uygar toplum yasalarında bu türde bir yorum ve uygulama yoktur. Unutulmaması gereken husus; burada savunulan hakkın bir kısım hayvan severin değil, doğrudan hayvanların hakkı olduğudur. “HAYVANLAR EŞYA DEĞİLDİR”

Çok iyi bilinmelidir ki; doğayı paylaştığımız hayvanların ancak "mal" olarak görüldüğü zaman değer taşıdığı bir hukuk sistemi asla gelişemez. Savunmasız hayvanlara acımasızca şiddet gösterenlerin hukuk kanalıyla cezalandırılmadığı bir sistem bireyler içinde güvence sağlayamaz. Hayvana şiddet ve istismar, Türk Ceza Kanununda "suç" olarak nitelendirilmediği ve Kabahatler Kanununa göre para cezasıyla ödüllendirildiği sürece bu ayıp  ve şiddet sürecektir. Biz Eskişehir Hayvan Hakları Komisyonu üyesi hukukçular olarak diğer tüm barolardaki Hayvan Hakları Komisyonu üyesi hayvan hakları savunucusu meslektaşlarımızla birlikte, insanların yaşayan tüm canlılara karşı sahip olduğu ahlaki yükümlülüklerin bilinciyle bu ayıba ortak olmayacağımızı, bildirir ve hayvanlara eziyet hukuk yoluyla gerçek anlamda cezalandırılana dek savunmasız canlıların hakları için mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygılarımızla sunarız.

                                                           Türkiye Baroları Hayvan Hakları Komisyonları Adına

                                                           Eskişehir Barosu Hayvan Hakları Komisyonu

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım