ESKİŞEHİR BAROSU KADIN HUKUKU KOMİSYONU 8 MART BASIN AÇIKLAMASI

BASINA VE KAMUOYUNA

8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretleri, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto eden ve hakları uğruna can veren bu kadınların isyanları ve başkaldırmaları sayesinde 8 Mart’ı anıyoruz. Bugün dünyanın her yerinde kadınlar, eşitlik, adalet, özgürlük, emek, barış ve dayanışma için seslerini ve isyanlarını birleştiriyor.

Kadınların hak ve eşitlik mücadelesi devam ederken, ülkemizde kadına yönelik şiddetin ve şiddeti meşrulaştırma çabalarının özel ve kamusal alanda arttığına tanık oluyoruz. Töre ve namus cinayetleri, çocuk gelinlerin sayısı her geçen gün artarken, 4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocuklarının eğitim hakkı dolaylı olarak sınırlanıyor ve çocuk evliliklerinin önü açılıyor, lise düzeyindeki çocukların evlenebilmesi öngörülüyor, kürtaj hakkı sınırlanıyor, evlilik teşvik paketleri gündeme getiriliyor, kızlı-erkekli evler şer odağı olarak ilan ediliyor. Ev içindeki şiddet ise hala dokunulmazlığını koruyor. Kadınlara 'sıcak' ve 'korunaklı' olarak vaat edilen ailenin içinde, şiddet meşru görülüyor. 2013 yılı verileri bize; 2013 yılının ilk sekiz ayında erkekler tarafından 122 kadının öldürüldüğünü, 118 kadına tecavüz edildiğini; 146’a kadının yaralandığını; 117 kadına cinsel tacizde bulunulduğunu söylerken ve bu sayılar her geçen gün artarken, ataerkil namus anlayışı kadınların kendi hayatları üzerine söz söylemesine dahi izin vermiyor. Cezaevinde kadınlar tecrit koşullarında yaşamak zorunda bırakılıyor, gözaltında şiddet artarak devam ediyor.

Neo-liberal politikalar adı altında kadınlar her geçen gün yoksullaşıyor; yoksulluk kadınlaşıyor. Kriz bahanesiyle birçok kadın işten atılıyor ya da sigortasız, parça-başı işlerde çok düşük ücretle güvencesiz çalışmaya mahkûm bırakılıyor. Kadının ev içindeki görünmeyen emeği daha da görünmez kılınıyor. Yasal düzenlemeler sağlık ve emeklilik hakkımızı elimizden alırken, istihdam paketi ile biz kadınlar çalışma alanlarımızdan tasfiye edilmeye çalışılıyor, bütçeden kamuya ayrılan pay daraltılıp savaş politikaları beslenmeye devam ediyor. Kadına yönelik şiddetin en yoğun yaşandığı süreçlerden biri olan savaş, tüm kadınlar için işkenceyi, tecavüzü, göçü, ”namus” cinayetlerini, yoksulluğu beraberinde getiriyor.

Siyasal iktidar ve siyasal iktidarın tüm temsilcileri başta olmak üzere Devlet aygıtının tüm kurumlarının şiddet dilini terk etmedikçe, toplumsal barışın sağlanması ve barış dilinin konuşulması mümkün olmayacaktır. Her söyleminde şiddeti kutsayan bir devletin, şiddetin yanlışlığını anlatabilmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadelede mesafe kaydedebilmesi mümkün değildir.

Sizden olmayan herkesin "öteki" ilan edildiği bir düzlemde, yaşam alanlarını mevcut halini sevmeyen, ama terk etmeyen, inatla direnen ve mücadele eden kadınlar var. Bu süreçte farklı görüşlerin zenginlik olduğuna biz kadınların dayanışmasının ve ortak bir mücadele yürütmesinin bir temenniden öte zorunluluk olduğuna inanıyoruz. Çünkü bu mücadelenin toplumun her kesiminden ezilen, dışlanan ama isyan eden, barış, emek, demokrasi ve kadın mücadelesinin ayrılmaz bütünlüğüne inanan bütün kadınlarla yaşamın her alanında yan yana, omuz omuza, el ele olduğu sürece başarılı olacağına inanıyoruz. 

8 Mart Dünya Kadınlar Gününde; kadınların birey ve vatandaş olarak haklarının korunması için Eskişehir Barosu Kadın Hukuku Komisyonu olarak kadınlarla birlik ve dayanışma içinde mücadelemize devam edeceğimizi basına ve kamuoyuna saygıyla duyururuz.

ESKİŞEHİR BAROSU
KADIN HUKUKU KOMİSYONU

Web Tasarım | Eskişehir Web Tasarım