Haber bültenleri yine bir kadın ölümünden bahsediyor. Bu kez haberi ana haber bültenlerine taşıyan kadının öldürülme şekli, öldükten sonra cebinden çıkan koruma kararı ya da dramatik hayat hikayesi değil. Öyleyse nasıl oldu da bir kadın ölümü ana haber bültenlerinde kendine yer buldu diye soruyoruz kendi kendimize. Sonradan ayrıntıları aktarıyor haber sunucusu: “Siirt’in Pervari İlçesi’ne bağlı Düğümcüler Köyü’nde, 11,5 yaşında imam nikâhıyla evlendirilen ve 12,5 yaşında anne olan 14 yaşındaki Kader Erten, erken doğumla dünyaya getirdiği ikinci bebeğinin ölümünün ardından, evinde tabancayla vurulmuş halde ölü bulundu.” Kader Erten’den “çocuk gelin” diye bahsedilen haberin devamında küçük Kader’in düğününden görüntüler izletiliyor seyirciye.
“Çocuk gelin” diyorlar, 14 yaşında - ölmüş mü? , öldürülmüş mü? - belli olmayan Kader için. Oysa çocuktan gelin olur mu? İlk önce bu soruya cevap vermeli seyirci. Cevabımız “hayır olmaz” ise bu durumda “gelin” kelimesinin pozitif anlamını bir kenara bırakıp bu durumun hukuki tanımı olan çocuk istismarından bahsetmeliyiz. Ya da bir toplumsal olgu olarak “çocuk evliliği” gibi bir tanımlama kullanmalıyız.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de her 100 evlilikten 8’i, 18 yaşın altında, yani çocuk yaşta gerçekleşiyor. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) bünyesinde kurulan “Erken Yaşta Evlilikler Birimi”, çocuk yaşta evlilikleri önlemeyi amaçlıyor. Ancak kurulduğu günden beri somut bir adım atmadığı gibi henüz tam olarak ne yapacağına dair bir yol haritası bile çizemiyor. Yani ülkemizdeki birçok kurum gibi “kurulmuş olmak” için kurulu, öylece duruyor.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) bünyesinde kurulan “Erken Yaşta Evlilikler Birimi” küçük Kader’in kaderini değiştirebilir miydi? Ya da henüz 11,5 yaşında olan Kader’in sınıftaki boş sırası Milli Eğitimimiz tarafından fark edilemez miydi? 11,5 yaşındaki Kader’in imam nikahını kıyan imam hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı bir soruşturma açsa; başka imamlar başka Kader’lerin nikahını o kadar rahat kıyabilir miydi? Kader’in anne, babası ve imam nikahlı kocası hakkında, daha o ölmeden Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı bir hazırlık soruşturması başlatsa durum ne olurdu? Kader’in düğününü duyan köy halkı bu durumu kınasa, “11,5 yaşında çocuk evlenir mi a komşular” deseler, köy halkında başkaları böyle çocuklara düğün dernek kurar mıydı?
Hukuk ne işe yarar. Hak kimin için var. Mesela Kader’in çocukluğunu yaşama hakkı var mı? Onun bu hakkı kullanmasını ne sağlayacak? Yoksa hukuk bu günlerde sıkça duyduğumuz siyasal kavgalara araç olmaktan başka bir işlev kazanabilir mi? Çocuk istismarı karşısında etkin ve caydırıcı bir cezalandırma sitemi kurabilecek miyiz? Belki bu soruları sordukça cevaplar bulacağız. Bizim bulduğumuz cevaplarca Kader’ler yaşayacak. Belki Kader’lerin eğitim hayatını bitiren 4+4+4 eğitim sistemi, “çocuk gelin” sıfatının sevimliliği, cezasız kalan imamların kıydığı nikahlar, sorgulanmayan toplumsal davranış biçimleri bu sorularla bir son bulacak.
Çocuklara zorla giydirilen gelinliklerin bir kefene dönüşmemesi bir temenni değil, vicdan, adalet ve mücadele meselesidir.14.01.2014
ESKİŞEHİR BAROSU KADIN HUKUKU KOMİSYONU
BAŞKANI AV.PINAR ÇELİK ARPACI"