SU YAŞAM KAYNAĞIDIR; KAYNAKLAR TÜKENİRSE
YAŞAMLAR DA TÜKENİR!
Tüm dünya, ülkemiz ve ilimiz Eskişehir bozulan doğal denge ve küresel
iklim krizinin bir sonucu olarak yağmayan kar ve azalan yağışlar sebebiyle
ciddi bir susuzluk tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Gün geçtikçe artan bu tehlikeye ve bunun altında yatan nedenlere halkımızın
dikkatini çekmek ve kamuoyunda buna ilişkin farkındalık yaratmak, barolar
olarak topluma karşı hem hukuki hem de vicdani sorumluluğumuzdur. Sanıldığının
aksine yağmayan yağmur ve kar, ortaya çıkan su krizinin bir nedeni değil; başta
iklim değişikliği ve kuraklık olmak üzere çarpık kentleşmenin, aşırı nüfus
artışının, sera gazlarındaki artışın, tarımda bilinçsiz su kullanımının ve kontrolsüz/kuralsız
sanayileşmenin yarattığı çevresel sonuçlardan sadece birisidir.
Diğer yandan, tek bir dere
üzerine dahi onlarcası inşa edilen HES‘ler eliyle özelleştirilen; değiş(tiril)en su niteliği ile bünyesinde
barındırdığı diğer canlılar ve yararlı organizmalar için artık doğal yaşam
alanı olmaktan çıkan; dolayısıyla tarım ve hayvancılık faaliyetleri ve içme
suyu olarak kullanımı da imkansız hale getirilen "su varlıkları" giderek
yok olmaktadır. Yanı sıra, akarsu havzalarında, çevresel kaygılardan uzak ve
yalnızca kâr hırsıyla işletilen madenlerin, sanayi tesislerinin, şirketlerin ve
bilinçsizce kullanılan tarım ilaçlarının, su kaynaklarımız üzerinde
yarattığı tahribat ortadadır.
Son olarak Birleşmiş Milletler
tarafından yayınlanan, dünyadaki su ihtiyacının 2050 yılına kadar %55 oranında
artacağı ve önümüzdeki 15 yıl içinde ise mevcut su kaynaklarının %40 oranında azalacağına ilişkin bilgilerin
yer aldığı rapor çarpıcıdır.
Peki bakanlıklarımız bu kadar elzem
ve çözümü aciliyet gerektiren bu sorunlarla ilgili neler düşünmektedirler? Bu
sorunlara karşı önlem planları var mıdır? Varsa nelerdir ?
SORUYORUZ ???
1) Orman ve Su İşleri
Bakanlığının içinde bulunduğumuz iklim krizi ve buna bağlı olarak öngörülen susuzluk ve kuraklığa karşı
belirlediği politikaları nelerdir ?
2) Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının hemen hemen tüm illerimizde öngörülen susuzluk
tehlikesine karşı eylemleri ve önlemleri var mıdır?
3)
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının; sorunun gelecekte
tekrar yaşanmaması için bir eylem planı var mıdır?
4)
Susuzluk ile ilgili
olarak Eskişehir Valiliği’nin gerçekleştirdiği önlemler var mıdır? Varsa
bunlar nelerdir?
Bu soruların cevaplarını alabilmeyi ümit
ediyoruz. Çünkü bu şehir, bu ülke hepimizin!
Sonuç olarak yaşadığımız bu gezegenin sadece biz insanlara ait olmadığını
ve gelecek kuşaklara yaşanılabilir bir dünya bırakmanın hepimizin bireysel
sorumluluğu olduğunu unutmamamız gerekir. İnsanlık böylesi korkunç bir tablo ile karşı karşıya iken ve dünyanın pek çok
yerinden bu soruna dikkat çeken sesler yükselirken, gündemimiz üniversitelere anti-demokratik
yollarla rektör atamak değil, yaşamın en temel unsurları olan su, toprak, hava, çevre, tarım ve gıda
olmalı; bu alanlarda yaşanan sorunlara yönelik politikalar acilen hayata
geçirilmelidir. Bunu diğer tüm canlılara, daha iyi bir dünyada yaşamayı hak
eden çocuklarımıza ve gelecek kuşaklara borçluyuz.
Eskişehir Barosu
Kent ve Çevre Hukuku Komisyonu