Kamuoyunda " İnternet Andıcı " olarak adlandırılan davada Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ'un dün şüpheli sıfatı ile ifadesi alınmış , tutuklanma isteği ile sevkedildiği Mahkemece 06.01.2012 tarihi itibariyle tutuklanmıştır.
Görsel ve yazılı basına intikal ettiği kadarıyla İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemde, görevi gereği yaptığı iddia edilen bir işlemle ilgili şüpheli sıfatı almış ve bu kapsamda tutuklanmıştır. 2010 Referandumu sonrası şekillenen Anayasamızın 148/7. maddesinde açıkça bu durumda Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla görevli olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla tutuklama öncelikle Anayasa'nın 148/7.maddesine aykırı olup görev ve yetkisi olmayan makamlarca yapılan soruşturma ve tutuklamayı hukuk ve yasa ile izah etmek mümkün değildir.
Aksi olsa da yaklaşık iki yıldır süren bir davada kaçma şüphesi olmadığı tartışmasız olan eski bir Genelkurmay Başkanının şüpheli sıfatını alması ve sorgusu sonrası tutuklanması , tutuklama ile öngörülen amaca aykırıdır. Kaçma şüphesinin olmadığını, sabit ikametgah sahibi olduğunu , delilleri karartmasının mümkün olmadığını ( zaten deliller iki yıllık süreçte toplanmıştır ) hiç kimsenin tartışamayacağı ; yıllarca üst düzeyde Devlet Hizmetlerinde bulunduktan sonra en son Genelkurmay Başkanı sıfatı ile emekli olan bir kişinin tutuklanması ; benzer davalarda verilen ve halen devam bir çok tutuklama gibi Ceza Yargılaması ve Özgürlükler anlamında hukuka aykırıdır. Hep söylediğimiz gibi maddi ceza açısından elbette iddia edilen eylem sabit görülürse yaptırım uygulanacaktır, biz işin o boyutu ile ilgilenmiyoruz, ama tutuklama bir tedbirdir ve istisnaidir, ilke tutuksuz yargılamadır, tutuklama bu kadar kolay ve denetimsiz kullanılmamalıdır.
Gelinen nokta çok üzüntü ve endişe verici boyutlardadır. Evet maddi ceza anlamında suç işleyen adil bir yargılama sonrası cezasını çekmelidir, buna hiç kimsenin itirazı olamaz, ama kamuoyunda farklı isimlerle bilinen bu davaları artık toplum vicdanı birer kara deliğe , girdaba benzetmektedir, çünkü bu davalarda iddianamelerin kabulü sonrası aradan yıllar geçse de istendiği anda yeni şüpheliler eklenebilmekte, davalardan farklı davalar doğabilmekte, şu anda bile milyon sayfalarla ifade edilen delillere rağmen delil toplama aşaması sürmekte , bu gerekçe ile tutuklamalar yapılmakta ya da tahliye talepleri reddedilmekte , toplum vicdanında işin sonunun nereye gideceği bu girdap ve kara deliğin daha kimleri yutacağına dair şüpheler ve kaygılar giderek artmaktadır. Daha önce tahliye kararı veren ya da tutuklamaya sevketmeyen yargıçlarımızın başlarına nelerin geldiği de bilinmekte olup bu Mahkemelere yapılan atamalar sonrası verilen kararların artık toplum vicdanı açısından hiçbir şekilde hukuki olarak nitelenmesi mümkün olamayacaktır.
KAMUOYUNA SAYGIYLA SUNULUR. 06.01.2012
Av. Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI