10 Aralık 1948 tarihli İnsan
Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edilmesinin yıldönümü tüm dünyada ‘’İnsan
Hakları Günü’’ olarak kutlanmaktadır. Bu günde ne yazık ki hem dünyada hem
ülkemizde her geçen gün artan insan hakları ihlallerini anlatmak değil, insanlığın,
insan olma onurunu kutlamak isterdik.
İnsan haklarının temelinde
“insan onuru” vardır. Öyleyse İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin yıl
dönümünde, insan onurunu öne çıkarıp;
İnsanın en temel haklarının
düşmanları olan savaş ve terörün neden tırmandığını,
Milyonlarca insanın yurtlarını
neden terk etmek zorunda kaldığını,
İnsanlık onurunu kıran işkence
ve cezaların neden sürdüğünü,
İnsanlığın korkudan ve
yoksulluktan neden kurtulamadığını,
Çocukların neden güven içinde
yaşayamadığını,
Kadın erkek eşitliğinin neden
sağlanamadığını,
Eğitim ve sağlık haklarından
bireylerin eşit olarak neden yararlanamadığını,
İfade özgürlüğünün neden
yeterli ölçüde kullanılamadığını,
İnsanların adil yargılanma
hakkından neden yoksun kaldığını,
usanmadan gündeme getirmek,
insan haklarını ihlal edenleri sorgulamak, evrensel hukukun yaygınlaşması için
mücadele etmek ve bu hakların sadece metinlerde kalmasını değil, uygulamaya
geçmesini hedeflemek hem hakkımız, hem de görevimizdir.
Ne yazık ki Ülkemizde; yaşam
hakkı, ifade özgürlüğü, adil yargılanma, savunma, sağlıklı çevrede yaşama,
eğitim, barınma gibi en temel hakların ihlal edildiği; hemen her gün kadın
cinayetlerinin yaşandığı, çocukların öğrenci yurtlarında yanarak can verdiği,
ilkel şartlarda düşük ücretlere çalışan işçilerin tedbirden ırak maden
ocaklarında ya da denetimsiz tersane sahalarında can verdiği, yine çocukların
cinsel istismar aracı haline geldiği ve buna benzer durumların, ihlallerin
sıkça yaşandığı ortadadır.
Cezaevleri ağzına kadar dolu.
İktidarın izlediği güvenlik politikası yine bir inşaat hamlesi ile çözümü yeni
cezaevleri açmakta buldu. Engelli yurttaşların sorunları bütüncül bir politika
ile ele alınmıyor. Engellilerin istihdamı ve sosyal hayata katılmalarının
önündeki engeller ortadan kaldırılmıyor. Kadına karşı ayrımcılık hayatın
her alanında devam ediyor. Ülkenin çok büyük bir kısmında sosyal hayat
erkeklerden teşekkül ediyor. Kadına karşı şiddet bir türlü bitirilemiyor,
devlet üstüne düşen pozitif yükümlülükleri yerine getirmiyor. Çocuk istismarı
ülkenin en büyük sorunlarından biri ancak bu alanda dahi sürdürülmekte olan
cezasızlık siyaseti vicdanları derinden yaralıyor. İş cinayetleri hız kesmeden
sürüyor. Sendikal mücadele bir suç alanı gibi değerlendiriliyor. Çevre hakkı
inşaat firmalarının çıkarları altında ezilmiş durumda. Bu alandaki olumlu yargı
kararları dahi uygulanmıyor.
AİHM ‘DE bugün itibariyle
Türkiye aleyhine 10.000 civarında dava mevcuttur. Bunların; 4570 tanesi Adil
yargılanma ilkesinin ihlalinden, diğer büyük çoğunluğu ise işkence yasağı ve
Adil karşılık ilkesinin ihlalinden kaynaklanmaktadır. Bu ihlallere sebep olan
durumun; yargı bağımsızlığının bulunmayışından kaynaklı olduğu apaçık
ortadadır. Yapılan bağımsız araştırmalar ile halkımızın yargıya güveninin ciddi
oranda düştüğü ortaya konulmaktadır. Buna rağmen yargı bağımsızlığı ve adil
yargının gereklerine yönelik bir hamle yapılmamaktadır.
Devlet nezdinde ki ihlallere
rağmen halkımızın insan haklarına olan saygı ve inancının bilinci ile; Eskişehir Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak hukuk
devletinin tüm kurumlarıyla işler hale geldiği bir ülke için çalışmaya,
özgürlük ve insan hakları taleplerini yükselten halkımızın yanında olmaya söz
veriyoruz. 10 Aralık İnsan Hakları Günü Kutlu Olsun! 10/12/2019
ESKİŞEHİR BAROSU İNSAN HAKLARI KOMİSYONU