BASINA VE KAMUOYUNA
Bir doğal afet yaşamıyoruz. İlan edilmiş bir savaşta da değiliz.
Kadınlar ölüyor, öldürülüyor..
Okuluna giderken bir dolmuşta, elleri kesilerek ve yakılarak..Bir derenin kuytusuna atılıveriyor hiç yaşamamış gibi..
Her gün haber bültenlerinde yer alan cinayetlerinin soğuk yüzü, ülkemizde kadınların yaşama hakkının olmadığını ilan ediyor bizlere..
Ölüyoruz, çünkü öldürülüyoruz her gün teamüden.. Çünkü kadınlara yönelen sistemli saldırıların temelinde iflas etmiş ve çürümüş bir siyasi program var.
Sabır taşı çatladı..
Saldırıya uğradığımızda çığlık atmamızı salık veren ilgili bakan Ayşenur İSLAM’ın bir ormanın derinindeki genç bir kadının çığlığını duyup duymadığını merak ediyoruz.
Şiddeti ve cinayetleri önleyemeyen bir Bakanın Tarsus’taki cenaze evine “birlikte ağlamaya geldik” ifadesindeki riyakârlığı herkes görüyor.
Bizler artık ölen kız kardeşlerimizin arkasından ağlamak istemiyoruz.
Bizler hesap sormak niyetindeyiz.
Onurlu, eşit ve özgür bireyler olarak yaşama hakkımızı korumak adına, bir bir bizleri eksilten bu karanlığa karşı mücadele etmek niyetindeyiz.
Kadını erkeğe eşit tutmayanlar, kadınları erkeğe tabi tutanlar bu cinayetlerin azmettiricisidir. Bir belediye başkanının ifadesiyle “anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk olsun, anası ölsün” düşüncesi, ülke siyasetinde kabul görmüş ve yaşadığımız bu kara günlerin ana fikrini oluşturmuştur. Kendisinden aşağı gördüğü kadının onuruna ve bedenine yapılan tecavüzü hak gören bu yaklaşım; bir siyasi söylemin fıtratından ileri gelmektedir.
Annesinin diz kapağından etkilenen bir erkek nesil hedefleyen, 6 yaşındaki kızlarla evlenmeye cevaz veren, hamile kadının sokağa çıkmasını edepsizliğe yoran, etek boylarını tanzim ederek fikrindekini zikreden bir sapık zihniyetin tetikçileridir Özgecan’ın katilleri.
Karma eğitimi kaldırmak isteyenlerin kurmaya çalıştığı toplumsal düzende kadınlar ne evde, ne sokakta, ne işyerinde bir soluk alamazlar.. Ve bizler bunu durduramazsak gelecek daha karanlık günlerde omuz verdiğimiz tabutların ardı arkası kesilmeyecek.
Yeniden seslenelim, bizim çığlımızı duysunlar;
Bizler sizin kuluçka makineniz değiliz. Çünkü kadınların kaç çocuk yapacağına, kürtaj olup olmayacaklarına karar veren siyasetçiler, kadınlara yaşama alanı bırakmadılar. Bu siyasi söylemler evde, işte sokakta kadına yönelen şiddete dönüştü; bu yüzden son oniki yılda kadına yönelik cinayetler yüzde 1400 arttı.
Biz kadınlar, öyle sizin emanetiniz falan da değiliz. Size vaat edilmiş bir nimet değiliz. Sizlerin zabıtalığına bırakılmış ikiyüzlü ahlakınızın konusu değiliz. Nasıl giyineceğimize, ne konuşacağımıza karar verdiğiniz köle pazarlarınızın cariyesi değiliz.
Özgür bir kimliğe, eşit bir hukuka sahip kadınlık ve yurttaşlık onuru adına taleplerimizi sıralıyoruz;
-Aile Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İSLAM’ı istifaya çağırıyoruz.
-Hükümeti kadın cinayetlerini durdurmak için somut ve samimi adımlar atmaya çağırıyoruz.
-Evde, sokakta, işyerinde yaşanan kadına yönelik şiddetin sorumlularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını istiyoruz.
-Bakanlar tarafından ortaya atılan idam cezası, hadım, biyolojik ve kimyasal kastrasyon gibi sorunun çözümüne fayda sağlamayacak önerileri kabul etmiyoruz.
-Öldürülen, şiddete uğrayan kadınların giydiği elbise rengini, yaptığı makyajı, geç saatte dışarıda olmasını ölçü alan tahrik indirimi uygulamasına bir son verilmelidir.
-Kadınlara yönelmiş şiddet suçlarının en ağır cezalarla yaptırıma bağlanmasını istiyoruz.
Özgecan ASLAN’ın tüm dava süreçlerinde davaya müdahil olarak, sanıkların en ağır şekilde cezalandırılması için elimizden geleni yapacağız.
Mücadelemiz kadın cinayetleri ve şiddet son bulana kadar devam edecek.16.02.2015
ESKİŞEHİR BAROSU KADIN HUKUKU KOMİSYONU