TBMM gündemindeki Arabuluculuk Tasarısı'nın Yasalaşmasına hayır demek için Adliye önünde cübbeli olarak basın açıklaması yapıldı.
BARO BAŞKANIMIZIN YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI
Yargıdaki iş yükü gerekçe gösterilerek yargının hızlandırılmasına katkı sağlayacağı düşüncesi ile ilk kez Adalet Bakanlığınca hazırlanarak 03.06.2008 tarihinde Başbakanlıkça dönemin yasama organına sunulan "...Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Tasarısı..." gelen eleştiriler de gözetilerek tasarı halinde kalmış ve Meclis İçtüzüğünün 77.maddesi gereği "...bir yasama döneminde sonuçlandırılmamış...." olduğundan hükümsüz sayılmış fakat içtüzüğün aynı maddesinin verdiği yetkiyle "...Bakanlar Kurulunca..." tasarı "...YENİLENEREK..." 21.10.2011 tarihinde, eski haliyle TBMM Başkanlığına sunulmuş olup yakın gelecekte TBMM Adalet Komisyon Başkanlığında görüşülmeye başlanacaktır. Tasarı üzerinde yenilenmeden önce hemen hemen tüm Barolar eleştirilerini getirip tasarının tekrar gündeme gelmemesi için çaba sarf etmişlerse de sonuç alınamamış, tasarı tekrar TBMM gündemine gelmiş olup, Baroların haklı eleştirileri maalesef dikkate alınmamıştır.
Tasarı 1136 sayılı Av.Kan. 35. ve 35/A maddesine göre Hukuksal Uyuşmazlıkların dava öncesi ve sonrası çözümünde Baroya kayıtlı Avukatlara ait olan tekel hakkını büyük oranda ortadan kaldırmakta; dava öncesi ve hatta maalesef dava sırasında Hukuk Fakültesi mezunu ve Avukat olmayan kişilerin de 150 saatlik temel eğitime + olarak 100 saatlik bir Hukuk Eğitimi(!) sonrasında yapılacak sınavı başarması ile "...Arabulucu..." adı altında uyuşmazlıkların çözümünde rol alabileceğini; Adalet Bakanlığının denetiminde Arabuluculuk Büroları açılacağını ve Arabuluculuk Sicilleri tutulacağını öngörmektedir.
Angarya yasağına aykırı CMK zorunlu müdafiilik uygulaması, kısıtlı alan, UYAP'ın Avukatlara paralı hale getirilmesi mesleğimize çok ağır darbeler indiren uygulamalardan sadece birkaçı iken, şimdilerde şubenin, yabancı ortaklıkların, nisbi temsilin tartışılması yetmiyormuş gibi bir de ARABULUCULUK tasarısının gündeme getirilmesi mesleğimizin bugüne kadar aldığı en büyük darbe olacak, mesleğimiz maalesef yok olma noktasına gelecektir. Ama Avukatlık mesleği yok edilirse savunma yok edilmiş olur, savunma yok edilirse bağımsız yargı, adil yargılanma yok edilmiş olur ve bağımsız yargı yok edildiğinde de Hukuk Devleti yok edilmiş olur. BU YOK EDİLMELERE BAROLAR VE ÜYELERİ OLAN AVUKATLAR ASLA İZİN VERMEYECEKTİR.
Anayasamızın 9. md.ne göre "...Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır..."; 6. md.ne göre "...hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamaz..." 140. md.ne göre "...meslekten Hakim ve Savcılar mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre yargılama faaliyetinde görev alırlar...", yani yargının kurucu unsurlarıdır, yargının diğer kurucu unsuru da Avukatlar yani savunmadır, arabulucular öngörülen düzenleme ile hangi bağımsızlık ve teminat esasına göre görev ifa edeceklerdir? Arabuluculuk, yargının üçlü kurucu unsurunun dışlanarak, egemenliğin ve dolayısıyla yargı yetkisinin belirli kişilere ve zümrelere devrinden başka bir şey değildir. Arabuluculukla, açıkça; Yargı Yetkisinin; Yargılama Faaliyetinin; Mafya'nın, belirli güç odaklarının, feodal yapının temsilcilerinin, terör örgütlerinin ve daha bir çok Hukuk Dışı kişi ve odakların; eline geçme tehlikesi vardır.
Av.Kanunu 35/A. maddesinde, uzlaşma adı altında, arabuluculukla öngörülen amacı sadece Avukatların gerçekleştirebileceklerine dair düzenleme varken, neden ısrarla arabuluculuk gibi yeni bir meslek türü getirilmek istenmektedir ? O zaman neden 70'e yakın Hukuk Fakültesi açıldı, benim meslektaşım Hukuk Fakültesinde 4 yıl dirsek çürütecek, Avukat olacak, ama Hukuk mezunu olmayan, 100 saatlik (!) temel Hukuk Eğitimi alan biri ile aynı kapsamda değerlendirilecek; bunu asla kabul etmiyoruz ve artık yeter diyoruz; kimse Avukatların tekel alanına girmeye çalışmasın, kimse Avukatlığa özenmesin, herkes kendi işini yapsın, herkes haddini bilsin, bu meslekteki tekel hakkımızı kimseye devretmeyiz. Arabuluculuk olsun ama sadece Hukukçulara, Avukatlara hasredilsin düşüncesini de; Av.K. 35/A maddesinde zaten bu yetkimiz olduğundan, kabul etmiyoruz.
Öncelikle iktidara sesleniyoruz, hiçbir şekilde kabul etmediğimiz savunma mesleğini yok edecek bu tasarının TBBM Genel Kuruluna gidişi bir felaket olacaktır. Ama sonrasında Eskişehir Milletvekillerimize ve TBMM'de özellikle bizi anlayacağına emin olduğumuz Hukuk kökenli milletvekillerine ve tüm milletvekillerimize sesleniyoruz; savunma mesleğini yok edecek, çok tehlikeli sonuçları olacak bu tasarıyı yasalaştırmayın, çünkü ne olursanız olun, eninde sonunda herkes bir Avukata, savunulmaya ihtiyaç duyacaktır, Avukatın olmadığı yerde yargılama olmaz, bağımsız yargı olmaz, Hukuk Devleti olmaz, son tahlilde Hukuk Devletinin zarar görmesine yasama organının temsilcilerinin izin vermeyeceği temennisi ile saygılarımı sunuyorum. 22.11.2011
Eskişehir Barosu Başkanı