Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile ilgili yapılan soruşturma sonrası iktidar temsilcilerinin Adli Kolluk Yönetmeliğinde yaptığı değişiklik kuvvetler ayrılığına ,hukuk devletine , yargı bağımsızlığına aykırıdır, iktidarın yargıyı tamamen egemenliği altına alma girişimidir. Bunun sebebi, yargının , bağımsız kaldığı takdirde gerçekleri ortaya çıkaracağı kaygısıdır. Soruşturma başladıktan sonra Adalet Bakanının İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile görüştüğü iddiaları karşısında Başsavcı açık ve net olarak " görüşmedim" dememiştir. Görüşme varsa çok vahimdir, yargı bağımsızlığına müdahaledir. Yargı bağımsız ve tarafsız olmalı ama öyle de görünmelidir. Sayın Bakan kamuoyuna çıkıp Başsavcı ile görüştüyse nerede görüştüğünü ve nelerin görüşüldüğünü açıklamalıdır.
Emniyetteki görevden alma ve atama depreminin 17 Aralık 2013 tarihinde gözaltı ve diğer işlemlerle devam eden soruşturmayı ve aynı kapsamda olması beklenen muhtemel diğer soruşturmaları engellemeye yönelik olduğu açıkça ortaya çıkmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile ayrı bir soruşturma başlatıldığı ve aralarında önemli isimlerin de bulunduğu kişilerle ilgili Savcılığın verdiği gözaltına alma, arama talimatının Emniyet Müdürlüğünce Adli Kolluk Yönetmeliğindeki son değişiklik gerekçe gösterilerek yerine getirilmemesi ve sonrasında uzun bir süredir dosyayı yürüten Savcının dosyadan alınması bir yargı ve hukuk skandalıdır.
Emniyet birimleri Adli Soruşturmalarda Adli Kolluk görevlisi olarak Savcının emir ve talimatı altındadır. Savcının gözaltı ve diğer işlemlere ilgili talimatını yerine getirmemek ve soruşturmayı bu şekilde engellenmek, görevi kötüye kullanma suçudur. Şu anda, kamuoyunda, yeni atanan Savcının (Deniz Feneri soruşturmasındaki gibi) gerekeni yapamayacağı endişesi vardır.
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLEYEN GENELGESİ
Emniyet Genel Müdürlüğünün tüm Emniyet birimlerine gazetecilerin girmesini engelleyen genelgesi Anayasa'nın 28. maddesinde düzenlenen Basın Özgürlüğüne ağır bir darbedir. Basının özgür olmadığı bir ülkede özgürlükten ve demokrasiden bahsedilemez. Halkın basın aracılığı ile bilgilendirilmesini engelleme, gerçeklerin ortaya çıkmasından duyulan bir kaygının ifadesidir. Bu uygulamayı Eskişehir Barosu olarak kınıyoruz.
İKTİDAR; DENETLENMEK, YARGILANMAK ,HESAP VERMEK İSTEMEMEKTEDİR.
Yargı , iktidarın tüm işlem ve eylemlerini vatandaşlar lehine denetleyen, bu bağlamda temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olan en önemli kurumdur. İktidar ise tam tersini yapma çabasındadır. Maalesef yargı yürütme tarafından denetlenir hale gelmiştir.Kuvvetler ayrılığını, demokrasiyi , hukuk devletini , adaleti yok eden bu duruma hiç kimse sessiz kalmamalıdır. Adalet yok edilirse devletin yaşaması mümkün değildir. Çünkü adalet devletin temelidir. Hukukun nihai amacının adaleti gerçekleştirmek olduğu unutulmamalıdır.Hukuku, nihai amacından saptırıp, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının soruşturulmasını engellemenin, baskının, tehdidin aracı haline getirenlerin hukuk önünde hesap vereceğinden de kimsenin endişesi olmamalıdır.
İKTİDAR TEMSİLCİLERİNDEN " TSK'YA KOMPLO KURULDU" AÇIKLAMALARI
TSK'nin, sahte ve digital delillerle, gizli tanıklarla kurulan bir komplo ile yargı ve hukuk adı altında tasfiye edilirken " konu yargıya intikal etti" açıklaması ile yetinip , masumiyet karinesini unutanların , rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda masumiyet karinesini hatırlamaları hukuk adına olumlu bir gelişmedir, fakat " TSK'ya komplo kuruldu" açıklamalarının iktidar temsilcilerinden gelmesi çok dikkat çekicidir. Bu açıklama sonrası elbette komplo kurulurken neden engellemediniz? sorusu sorulmalıdır.Ama bu açıklama sahte ve digital verilere dayalı yargılamaların temelini çökertecek düzeydedir.Kesinleşmeyen yargılamalar Yargıtay nezdinde tekrar değerlendirilmeli, kesinleşme olması halinde yargılamaların yenilenmesi yoluna gidilmelidir. Kamuoyuna saygılarımızla.
Av.Rıza ÖZTEKİN
ESKİŞEHİR BAROSU BAŞKANI